Bu arada 42 derece eğimde uyumanız ve sadece bu gece de deprem olmasın diye umut edersiniz. | TED | وعليك أيضًا أن تنام على منحدرات بزاوية 42 وتأمل بأن لا يحدث زلزال في تلك الليلة. |
Geceler boyu, birinin gelip seni kurtarmasını umut ederek ağlaya ağlaya uykuya dalıyordun. Kimseler gelmedi. | Open Subtitles | في الليل كنت تبكي قبل النوم ، وتأمل أن يأتي شخص لينقذك ، ولم يأتي أحد |
Bir grup protestocu Ulusal İlaç Konferansına katılacak olan politikacıya karşı koymayı umuyor. | Open Subtitles | وتأمل المجموعة مواجهة السياسيين الذين سيحضرون المؤتمر الصيدلي الوطني |
Ailesinin intikamını almak istiyor ve onların yardım edebileceğini umuyor. | Open Subtitles | إنها تريد الإنتقام لعائلتها، وتأمل أن يستطيعوا مساعدتها |
Ne yani, şimdi zamanını bir köşeye çekilip bütün bunları geçmesini umarak mı geçireceksin? | Open Subtitles | ماذا، هل ستدفن نفسك هنا وتأمل أن يذهب كل شيء؟ |
Ne yani, şimdi zamanını bir köşeye çekilip bütün bunları geçmesini umarak mı geçireceksin? | Open Subtitles | ماذا، هل ستدفن نفسك هنا وتأمل أن يذهب كل شيء؟ |
İlham perisi, bana adamın şarkısını söyle, mücadelenin ustası olan adamın Truva'nın kutsal tepelerini yağmaladıktan sonra tabii ki atını yeniden süren adamın. | Open Subtitles | غنِ إلي وتأمل... حيث يتمايل ويلتوى الرجل قُد الوقت مرراً فى طريقه قبل أن يُسرق |
Bazen hayatta başarılı olacağını umarak cesur adımlar atmak gerekir. | Open Subtitles | أحياناً في الحياة يفترضُ بكَ فقط أن تقومَ بقفزةٍ إيمانية وتأمل أن تهبطَ على قدميكَ |
O koskoca evde tek başına belki de yazın kalanı için eve dönerim diye umut ediyor. | Open Subtitles | كما أنها وحيدة بالمنزل وتأمل أن أعود إلى هناك طوال الصيف |
Her zaman en iyiyi umut edip en kötüye hazırlıklısınız değil mi? | Open Subtitles | يجب ان تتاهب للظروف السيئه داما وتأمل للافضل.. |
Ve kronik üzerine araştırmalar da ölmek üzere olan insanları dondurup onlara yardım edilebilecek daha iyi teknolojinin olduğu dönemde yeniden canladırarak aynı şeyi başarmayı umut ediyor. | TED | وتأمل البحوث حول الحفاظ على درجات الحرارة المنخفضة بتحقيق الأمر ذاته من خلال تجميد الأموات وإنعاشهم في وقت لاحق عندما تكون التكنولوجيا الأحدث قادرة على مساعدتهم. |
tüm CO2' yi alıp basınç altında bir sıvı oluşturmak ve bunu bir yerlere koymak ve orda kalmasını umut etmek. | TED | وذلك بأن تأخذ كل ثاني أوكسيد الكربون ، بعد أن تحرقه ، أخذ الناتج ، ضغطه ، صنع سائل ، تخزينه فى مكان ما ، وتأمل أن يظل هناك . |
Hayır, bence biz dışarda zaman kaybederken... yeniden toparlanmayı umuyor. | Open Subtitles | لا، أعتقد أنها تحتاج إعادة تنظيم، وتأمل أن نضيع بعض الوقت في الاستمرار في هذا الشيء |
Morales ailesinden de özür diliyor ve bağışlayacaklarını umuyor ve anlayacaklarını. | Open Subtitles | وتعتذر لعائلة " موراليس " وتأمل بأن تسامحوها يوماَ ما وربما تفهمونها |
Zhao, deniz tanrılarına sunduğu hediyeler ve gösterdiği saygıyla bu yılın hem kendisi hem de mürettebatı için güvenli ve bol kazançlı geçmesini umuyor. | Open Subtitles | وتأمل ان زهاو عن طريق تقديم الهدايا واظهار الاحترام لالهة البحار وقال انه يمكن ان يساعد على ضمان الرخاء والامنه السنة المقبلة له وافراد الطاقم |
Gökyüzü yavrularını kıyıya götürmek zorunda, ve somon balığının bu yaz çok olmasını umuyor. | Open Subtitles | سكاي) عليها أن تصل) بديسميها للساحل وتأمل أن يكون سمك السلمون وفيرًا هذه السنة |
İlham perisi, bana adamın şarkısını söyle, mücadelenin ustası olan adamın Truva'nın kutsal tepelerini yağmaladıktan sonra tabii ki atını yeniden süren adamın. | Open Subtitles | غنِ إلي وتأمل... حيث يتمايل ويلتوى الرجل قُد الوقت مرراً فى طريقه قبل أن يُسرق |