Sonra o işleri eline aldı ve bir süredir surat yapıyor. | Open Subtitles | لذا بعدها، هي تأخذ الكرة، وتجري بها، والآن تُسرع بالأمر جداً |
Bir refleks sinyali mesanenize geri gelir, bu da detrusor kasını hafifçe kasar ve mesanenin baskısını artırır, böylece dolduğunu farkına varırsınız. | TED | وتجري إشارة لا إرادية مرة أخرى إلى المثانة لديك، وتجعلُ العضلة القابضة تنكمش تدريجيًا وتزيد من ضغط المثانة وبذلك تعرفُ أنها امتلأت. |
Mongolya'da Ulusal Postane bu sistemi benimsedi ve ilk defa pek çok insanın evine teslimat yapıyorlar. | TED | في منغوليا، تتبع هيئة البريد الوطنية هذا النظام، وتجري حاليًا عمليات التوصيل لكثير من المنازل للمرة الأولى. |
Tabi kendisi 1.90 boyunda ve 113 kilo, ve 4.540 saniyede koşuyor. | Open Subtitles | بالطبع فقد كان طولها 190 سم ووزنها 250 وتجري 4.540 ميلا |
Tüm tasarım öğrencileri arasında yapıImış bir yarışma ve bende tasarlamak için seçilmişlerden biriyim. | Open Subtitles | وتجري بعض المنافسات بين مصممي المسارح لإنشاء الاستديو وأنا من اختير لهذا التصميم |
Yani onu bana vereceksin ve babamı arayacaksın öyle mi? | Open Subtitles | لذا أنت ستعيده لي وتجري المكالمة الهاتفيةَ |
Filozofun dağın zirvesine çıktığında ve suyun ayaklarının dibine serilişindeki manzara... | Open Subtitles | في نهايه المشهد , حيث يتسلق الـ اكسينوفن الجبل وتجري المياة من أمامه |
Bu gök cisimleri büyüme ve yer alma yarışında kütlesel çekimin de etkisiyle müzik notalarının uyumu gibi gezegen olana kadar kendi uzaylarını alıyorlar. | Open Subtitles | وتتعاظم في الحجم وتجري منافسة كما لو أن قوى الجاذبية تلعب الكراسي الموسيقية حيث تتنافس الكواكب على حيّزها الخاص |
Annem sarhoş olur ve evin içinde elinde silahıyla koştururdu ve tavanda delikler açardı. | Open Subtitles | امي كانت دائما تسكر وتجري في المنزل تلوح بالمسدس ، وتضع الفتحات في السقف |
Pahalı harcamalara gerek kalmıyor ve benzin kullanmıyorlar. | Open Subtitles | ليس هناك حاجة لاجزاء إحتياطية غالية وتجري الفيلة بوقود أخضر مئة بالمئة |
Arkanı dön ve koş. İyi bir mevzi bul. Su ara. | Open Subtitles | يجب عليكي ان تستديري وتجري , ثم تبحثي عن مكان عالي لتجدي الماء ,الماء هو افضل صديق لكي هناك |
Kendini ve ağzındaki kan herkime aitse | Open Subtitles | عليك أن تفحصي نفسكِ وتجري اختبار الإنتانات، |
ve Bayan Johnson'ın yarın sabah işe başlamasını onaylayacaksın. | Open Subtitles | وتجري تفويضاً لتعيين السيّدة جونسون. لتبدأ صباح الغد. |
Mahkeme emrim var ki sizi burada tutmama ve sorgulamama izin veriyor. | Open Subtitles | تقتضي عليكـَ بأن تبقى هنا وتجري المقابلة |
Vücudumuz sabitken ve zihnimiz rüyada bir yerlerde geziniyorken, beynin zarif mekanizması yoğun bir şekilde çalışarak bu inanılmaz derecedeki karmaşık makineyi temizliyor ve bakımını yapıyor. | TED | في حين أجسامنا في ثبات وعقولنا تمشي في أحلام في مكان ما، آلية المخ الرائعة تعمل بهدوء وجدّ تنظف وتجري صيانة تلك الآلة المعقدة غير القابلة للتصور. |
Telefon bulalım ve telefon et. | Open Subtitles | يجب أن تذهب إلى الهاتف وتجري مكالمة |
Şimdi böyle diyorsun ama dolunay olduğunda, dişlerin ve pençelerin ortaya çıkıp, her yerde ulumalar, çığlıklar, koşuşturmalar olduğunda işler değişiyor. | Open Subtitles | أتعرف ، أنت تقول هذا الأن لكن يأتي القمر المكتمل وتظهر الأنياب والمخالب وهناك الكثير من العواء والصراخ ، وتجري في كل مكان ، موافق ؟ |
Konu siz ve Steve, bu da iki kişilik bir oyun, sahnesi sınıf olan, zaman içinde birçok boyutta yer alan. | Open Subtitles | إنه يتعلق بك وبـ"ستيف"، والمسرحية التي من بطولة شخصين، وتجري أحداثها في الصف، على مدى أبعاد عديدة عبر الزمن. |
Geri dönmeli, çantanı hazırlamalı ve gerekli görüşmeyi yapmalısın o kadınla. | Open Subtitles | يجب عليك الذهاب. وتجري المحادثة مهمه مع... عشيقتك. |
ve doktorum buna bakarak ve vooov Bill sana burada dışarıda muthiş Kaliforniya'da havanın hergün ılık olduğu, akşam saat 6'da koşabildiğin için burada yaşama konusunda karar vermemeni öneririm. | TED | وينظر لذلك ويقول، "يا بيل، أقترح أنك ربما لم تقرر، لأنك فقط خارج هنا في كاليفورنيا الجميلة، والجو دافئ كل يوم بحيث أنك تخرج وتجري في السادسة مساء. |