Kalmak istiyorum, otur, dön, yalvar! | Open Subtitles | هل يرغب هو بالبقاء؟ أُريد البقاء، أجلس، تَدحرج وتوسل! |
Kongreye git ve seni bağışlamaları için onlara yalvar. | Open Subtitles | اذهب إلى البرلمان وتوسل منهم لمسامحتك |
Diz üstü çok ve yalvar. | Open Subtitles | اجثو على ربكتيك وتوسل إلى من بعدك... |
Joon Young'un beti benzi solmuştu. Gelip bana yalvardı. | Open Subtitles | وجه جون يونغ بدا كما لو انه ذاهب للموت، انه جاء وتوسل لي. |
Fakat Sultan Prenses'i arayıp bulmuş ve sihirli bir ipek halıyla onunla kaçması için yalvarmış. | Open Subtitles | ولكن السلطان جاء للبحث عن الأميرة وتوسل إليها بأن تطير معه علي بساط سحري من الحرير |
Git ve yalvar ona. Hanare için. Git ve gelmesini söyle. | Open Subtitles | إذهب وتوسل له, من أجل (هناريح) إذهب وأطلب منه أن ياتى, بسرعه! |
'Gel buraya Victor. Afferin oğlum. Otur ve yalvar. | Open Subtitles | "تعال هنا يا (فكتور), ولد مطيع اجلس وتوسل, تدحرج وسأعطيك بسكويت" |
Evet. Neredeyse diz çöktü ve ona çalışmam için yalvardı. | Open Subtitles | أجل، لقد جثا على ركبتيه وتوسل لأعمل لديه |
Ona zarar vermemem için yalvardı ve onu hademe tişörtünün yakasından sımsıkı yakaladım, onu yüzüme yaklaştırdım, o benden uzun ama pelerin iş görüyor, böylece o dinliyordu ve ben de gözlerinin içine bakıyordum. | TED | وتوسل الي ان لا أؤذيه وأمسكت به من قبة القميص الخاص بعمال النظافة، وسحبته بالقرب من وجهي هو أطول مني قامة ولكن ساعدني الرداء، لذا فهو يسمعني عندما أنظر اليه في عينية، |
Beni tanıdı. Seni aramam için yalvardı. | Open Subtitles | لقد عرفني وتوسل لي لأتصل بك |
Ancak İngiliz büyükelçisi yaralarının İngiltere'de iyileşmesi için yalvarmış. | Open Subtitles | وتوسل السفير البريطاني من أجل السماح له بالتعافي من إصاباته في انكلترا |
Prens Nuada babasına kabul etmesi için yalvarmış. | Open Subtitles | وتوسل الأمير (نوادا) لأبيه أن يوافق |