Ancak iki koca çanta dolusu ekipman teslim aldım: Miğfer, mühimmat yeleği, kürek, uyku tulumu... Tüm teçhizat. | TED | لكنهم ملأوا حقيبتين مصنوعتين من الصوف الخشن بالمعدات: خوذة وسترة حمل الذخائر، وجاروف وحقيبة للنوم، العدة كاملة. |
Hayır, bir mont, şapka ve çanta gördünüz. Devam et, Dixon. | Open Subtitles | لا, لقد رأيت معطف و قبعة وحقيبة هيا يا ديكسون |
Palto, gömlek ve çanta benim, içinde yiyecek var. | Open Subtitles | ومعطفاً، وقميصاً، وحقيبة بها بعض الطعام ومنشفة وبعض الصابون |
Sen yarı-bilinçli Gloria ve bir çuval gübre ile geri döndün. | Open Subtitles | وتعود ومعك جلوريا نصف فاقدة الوعى وحقيبة بها سماد |
Ama depo dolusu şeker ve bir torba köpek pisliği cevap olabilir. | Open Subtitles | لكن خزان وقود مليء بالسكر وحقيبة مشتعلة ببراز الكلب ستفي بالغرض |
Ona uygun terlikleri ve el çantasını görene kadar bekle. | Open Subtitles | اعتقد انه يجب أن تنتظر لترى الحذاء المتطابق وحقيبة اليد الصغيرة |
Tüfeği ve çantası var. Sanırım yeteri kadar da patlayıcı. | Open Subtitles | انه يحمل بندقية وحقيبة قماشية و انا اخمن طلفات نارية اكثر |
Sadece Avrupa için tren bileti ve bir çanta dolusu başarısız sosyalist politikalar. | Open Subtitles | ترخيص برويل فقط وحقيبة ظهر مليئة بسياسات اشتراكيه فاشلة |
Bir lamba ve boş bir çanta taşımak beni öldürmeyecektir. | Open Subtitles | لن أتذمّر لمجرّد حمل مصباح وحقيبة خاوية. |
Hesselboe lüks bir çanta ve paltonun parasını devlete ödetti. | Open Subtitles | هيسيلبو كلف المال العام مبلغ طائل لمعطف وحقيبة |
800 dolara etekli takım, ceket ve bir çanta almış. | Open Subtitles | أنفقت 800 دولار على تنورة وسترة ، وحقيبة يد |
Bir yerde hükümet, rüşvet ve bağlantılarla işliyorsa güzel bir takım elbise ve bir çanta nakitle bir çok şey yapabilirsiniz. | Open Subtitles | في الأمكان التي تجري بها الحكومة رشاوٍ واتصالات يمكنك إنجاز الكثير بواسطة بدلة جميلة وحقيبة من النقود |
Çalışıyordum ve bir çanta dolusu para ağıma takıldı. | Open Subtitles | كنت أعمل، وحقيبة مليئة بالنقود في شبكتي. |
Bana son 5 günün ulaşım kayıtlarını ve bir diplomatik çanta getirin lütfen. | Open Subtitles | واجلبوا لي سجل السفر للأيام الخمسة الماضية وحقيبة ديبلوماسية من فضلكم |
çanta tutan bir adamsın. | Open Subtitles | مع غرفتين في فندق ولا حياة عاطفية وحقيبة |
Lobos ve bir çanta dolusu parayla bir otel odasında oturuyorum. | Open Subtitles | أنا فى غرفة بفندق مع لوبوس اللعين وحقيبة مليئة بالأموال |
Sen nasıl mücadele biliyorum! Tek boynuzlu at ve çanta ile, ne sonuna kadar! | Open Subtitles | لم أكن أظن أنك تستطيع القتال بقميص أحادي القرن وحقيبة الخصر لكن فعلت |
Zekice olmazdı. Göç henüz tamamlanmadı ve çanta tehlikede. | Open Subtitles | كان ليكون ذلك فعلًا طائشًا، لم يكتمل النزوح بعد وحقيبة الظهر معرضة للخطر الآن |
10 sentlik biramız ve bir çanta dolusu bozukluğumuz var. | Open Subtitles | ومشروب بـ10 سنت للكأس وحقيبة مليئة بالعملة |
Ve sen harcanmış bir kız ve bir çuval gübre taşıyorsun. | Open Subtitles | وأنت تحمل فتاة فاقدة الوعى وحقيبة من السماد |
- Ve sonra, bir torba portakal- | Open Subtitles | - ولم أدر بعدها إلا وحقيبة من البرتقال ... |
Bu sweatshirt'i ve bu sırt çantasını giyiyordu. | Open Subtitles | كان يرتدي هذه القلنسوة وحقيبة الظهر هذه |
Louboutin marka ayakkabıları ve Prada marka çantası var. Bence gayet iyi. | Open Subtitles | -إنها ترتدي حذاء ماركة "لوبوتاين" وحقيبة ماركة "برادا"، إنها بخير |