İşimi yapmak zorundayım ve mesele yalan söylemiş olmanız. | Open Subtitles | أنا يَجِبُ أَنْ أعْمَلُ شغلُي، وحقيقة الأمر كَذبتَ. |
İşimi yapmak zorundayım ve mesele yalan söylemiş olmanız. | Open Subtitles | يجب أن اقوم بوظيفتي وحقيقة الأمر أنكم كذبتم علي |
İşin gerçeği, zaten sana bir faydası olmazdı, çünkü kabul edelim ki endüstri kadın sesi sıkıntısı çekmiyor. | Open Subtitles | وحقيقة الأمر على الأرجح هذا لن يفيدك في شيء لنواجه الأمر , أن الصناعة لا تحتاج صوتاً نسائياً |
İşin gerçeği, prezervatiflerin olumsuz etkileri de var. | Open Subtitles | rlm; وحقيقة الأمر هي rlm; أن ثمة آثار سلبية للواقي الذكوري. |
(Gülüşmeler) İşin gerçeği şu ki, her ne kadar Titanik birçok hasılat rekoru kırmış olsa da Titanik'in öyküsü denizlere dair en ilginç öykü değil. | TED | (ضحك) وحقيقة الأمر هو أن تيتانيك -- رغم انه كسر كل أنواع سجلات شباك التذاكر -- لكنه ليس أكثر إثارة من قصص البحر. |
İşin gerçeği bu yeni gelenlere olmasıdır. | Open Subtitles | وحقيقة الأمر أنهم قادمون جدد |