Kulakları berbat, kafası berbat, bacakları berbat, kuyruğu yamuk. | Open Subtitles | أذناه متسختان, رأسة متسخ ساقاه متسختان وذيله متقوس |
Ama bir yavrunun bile yüzgeçleri ve kuyruğu oldukça güçlüdür. | Open Subtitles | لكن حتّى العجل لديه طاقة عظيمة في زعانفه وذيله. |
kuyruğu kıvrık bir şekilde yukarı aşağı uçup sonunda uygun bir bitkinin üzerine konuyor. | Open Subtitles | يطير للأعلى والأسفل وذيله متكور تميهبطعلىقطعةنبات مناسب. |
kuyruğunu ayaklarının arasına sıkıştırıp, Los Angeles'a geliyor. | TED | وهو يظهر فى مدينة لوس انجليس ، وذيله بين ساقيه. |
Suyu bir saman gibi fışkırtır yükseklere, kuyruğunu fırtınaya tutulmuş bir püskül gibi sallar. | Open Subtitles | ونصف قطره ضخم كضخامة أحزام القمح وذيله يدور كالمروحة الهائلة على شكل شراع كبير بعاصفة |
Omuriliğinde, arka bacaklarını ve kuyruğunu kontrol etmek için bir beyni daha vardı. | Open Subtitles | دماغ إضافيّة في حبله الشوكي للسيطرة على سيقانه الخلفية وذيله |
..kocaman bir kuyruğu vardı Kral Cobra akrebiniki gibi .. ..yılan kafalarının üstüne doğru | Open Subtitles | وذيله مريع، وفك كوبرا عملاقة فوق رؤوس الأسود الثلاثة |
Suya girdiğinde küçük bacakları, kuyruğu yüzmeye başlar. | Open Subtitles | عندما تلقينه بالماء، سيقانه الصغيرة وذيله تتمايل كأنه يسبح |
Hey, tahmin edin bakalım bugün kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırmış durumda beni görmeye kim geldi? | Open Subtitles | - - هيه ، لن تخمن أبداً... من الذي جاء إلى المدينة زاحفاً وذيله بين ساقيه |
Son olan adı hızla gidiyor. kuyruğunu Lemuel'in seren direğine bağladı. | Open Subtitles | لقب العائلة سريع المُضيّ، وذيله موثوق في سارية (ليميوال). |