Yetişkin bir kızım var, kendisi mutlu, zeki ve harika biri. | TED | لدي ابنة كبيرة في السن وهي ذكية، وسعيدة ورائعة. |
Aileler çok çok ama çok zordur, ne kadar tatlı ve harika olsalar bile... | TED | العائلات قاسية، وشاقة، وتحتاجُ لكل جهد بعض النظر كيف تكون المعزّة مذهلة ورائعة. |
Biliyorum, benim bir çeşit deli, havalı, sıra dışı bir kız olduğumu düşünüyorsun ama öyle değilim. | Open Subtitles | وانا أعلم أنك تظنني مجنونة ورائعة وغير تقليدية ولكن انا كذلك اريد ان أكون |
Muhteşem ve harikulade bir gezintiydi. Buz gibi bir su, kabarmış kuru bir hava, örümcekler, yılanlar, Büyük Kanyon'un duvarlarından gelen yaban hayatı iniltileri -- Dünya'nın tüm harika tarafları kontrolümüzün dışında. | TED | كانت رحلةً جميلة ورائعة مياه متجمدة ,طقس حار جاف عقارب , أفاعي حياة برية تعوي من خلال جدران غراند كانيون كل الجانب البهي لهذا العالم خارج سيطرتنا |
Ayrıca kök uçları öylesine mükemmel ve karmaşık tavırlar sergilerlerki bu sadece "zeka" tabiriyle açıklanabilir. | TED | وهي قادرة على القيام و التصرف بصورة معقدة جداً ورائعة من التصرفات والافعال والتي يمكن وصفها كنوع من انواع الذكاء |
1997 yılı yazında, NASA'nın Pathfinder uzay aracı Mars'ın yüzeyine iniş yaptı ve Dünya'ya inanılmaz ikonik görseller iletmeye başladı. | TED | في صيف عام 1997، حطت مركبة ناسا الاستكشافية على سطح المريخ، وبدأت بإرسال صور مذهلة ورائعة إلى الأرض. |
Bugün artık vazgeçilmez ve muhteşem olarak kabul görüyor. | TED | حيث تعتبر اليوم هذه الأفكار أساسية ورائعة. |
Beni seven bir kız ve o çok güzel ve çok iyi ve beni seviyor. | Open Subtitles | وجدت فتاة وهذه الفتاة مغرمة بي انها جميلة جداً ورائعة جداً |
Kütüphane engin ve büyüleyici. Fakat yıkık dökük. | TED | مكتبة الأرض واسعة ورائعة لكنها بالية ومتداعية. |
Beni tanımayan bir bakıcım yar Elizabetlı çok zeki ve harika. | Open Subtitles | لدي أخت صغيرة لاتعرفني أساسا وأليزابيث ذكية ورائعة |
Öldüğün zaman, bir ışık tüneli olduğuna inanılır ve sen bütün iyi ve harika anları tekrar yaşarsın. | Open Subtitles | عندما يموت ، وهناك من المفترض أن يكون هذا النفق ضوء وتحصل على كل ما تبذلونه من تسترجع أفضل جدا ورائعة معظم لحظات. |
Islak ve harika bir hafta sonunun keyfini çıkarın. | Open Subtitles | دعونا جميعاً نستمتع بظهيرةٍ رطبةٍ ورائعة. |
O çok hoş, çok güzel eğlenceli ve havalı. | Open Subtitles | هي فقط ظريفة جداً, لكن جميلة و مرحة ورائعة |
Eğlenceli, havalı ve seksiydim. Barlara giderdim. | Open Subtitles | كنت مسلية ورائعة ومثيرة وكنت أذهب للحانات |
Seninle yemek yemekten keyif alacak bekar havalı bir kız tanıyorum. | Open Subtitles | على الإطلاق. أعرف فتاة عازبة ورائعة جدا |
Bu eşsiz ve harikulade bir andır. | Open Subtitles | إنها لحظة فريدة ورائعة. |
Bu eşsiz ve harikulade bir andır. | Open Subtitles | هذه لحظة فريدة ورائعة. |
Birlikte uzun ve harikulade bir hayat yaşadık. | Open Subtitles | وعشنا حياة كاملة ورائعة معاً. |
Sana onun sarışın, solgun benizli, mükemmel ve güzel ve mükemmel olduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتك أنّها شقراء ورشيقة ورائعة، وجميلة ورائعة |
Ve o çocuğun da kocaman mükemmel bir hayatı olacak. | Open Subtitles | وذلك الطفل سوف يحظى بحياة كبيرة ورائعة أيضــاً |
kimsenin şimdiye kadar görmediği inanılmaz gerçek hikayeler yaşanır. | Open Subtitles | قصص حقيقية ورائعة تحدث ولا أحد مطلقا يعلم بشأنها |
Zaten herkes hoşlanır, çünkü inanılmaz bir kız. | Open Subtitles | لستُ أعلم أنّى لأحدٍ أنّ يقاوم ذلك، إنّها جميلة ورائعة بشكل لا يوصف. |
Hayır, onlar kafasında sert şapkalı bir kadın değil, garip, esrarengiz ve muhteşem bir kadın istiyorlar. | Open Subtitles | لا هم لايريدون فتاة محملة بالاعباء هم يريدون امرأة تكون قوية وغامضة ورائعة |
Güzel ve muhteşem birlikte takılıyoruz, yürüyüşe çıkıyoruz, böyle şeyler. | Open Subtitles | وهي في غاية الجمال، ورائعة ونحن نخرج سوية، نتمشى نقوم بالكثير من الأمور |
Nazik, tatlı, eğlenceli, ve beni seviyor. | Open Subtitles | ورائعة .. ومضحكة وهي معجبة بي |
Hepsi birbirinden güzel ve büyüleyici ağaçlarla dolu bir ormanda gibiyiz. | Open Subtitles | الأمر يبدو كما لو كنا في غابة ذات أشجار كثيفة كل واحدة منها جميلة ورائعة |