Eğer o kızıl saçlı sağlıklı ve mutlu kalsın istiyorsan... | Open Subtitles | إذا كنت ترغب في الأبقاء على الصهباء المعينة بصحة وسعادة |
Ve ortaya çıktı ki burada da işin içine biraz bilim karışıyor. Bazı insanlar bir travma yaşadıktan sonra daha güçlü ve mutlu hale geliyorlar. | TED | ولقد تبين أن هنا بعض العلم أيضاً. بعض الأشخاص يصبحون أكثر قوة وسعادة بعد حوادث الصدمات. |
Araştırmamdan öğrendiğim şey, daha nazik ortamlarımız olduğunda daha üretici, yaratıcı, yardımcı, mutlu ve sağlıklı oluruz. | TED | ما أعرفه من بحثي هو أنه عندما يكون لدينا المزيد من البيئات المتحضرة، نكون أكثر إنتاجية وإبداعًا وعونًا وسعادة وصحة. |
O aşka aşık tanıdığımız en mutlu ve romantik kişiydi. | Open Subtitles | هي كانت اكثر الاشخاص رومانسية وسعادة وقد احبت الحب |
Ve bizim barış, sağlık ve mutluluk içinde eve dönmemizi sağla. | Open Subtitles | في رحلاتنا العديدة ويعيدنا لمنازلنا بأمان وبصحة وسعادة |
Bakalım, ailemin sağlığı ve mutluluğu savaşın bitmesi ve kısa bir kış için ettim. | Open Subtitles | دعيني أرى، من أجل صحة وسعادة عائلتي، ولنهاية الحرب، ولشتاء قصير. |
Halkımızın güvenliğini ve selametini sağlamak ve tüm ülkelerin refah ve mutluluğuna saygı göstermek bize atalarımızdan miras kalan kutsal bir görevdir. | Open Subtitles | إن السعي وراء أمن ورفاهية رعايانا، ورخاء وسعادة جميع الأمم .لهو إلتزام رسمي لسياسة أسلافنا في الإمبراطورية |
Bu müstakbel evliliği huzur ve mutlulukla kutsa Tanrım. | Open Subtitles | بارك هذا الزواج المُقبل, يا رب, بسلام وسعادة. |
Ne düşünüyorsun ki mutlu mesut mu olacaklardı? | Open Subtitles | ماذا تظن، أن حياتهم كلها بهجة وسعادة هناك؟ |
Müzik bizi daha akıllı, sağlıklı ve mutlu yapar. | TED | تجعلنا الموسيقى أكثر ذكاءً وصحة وسعادة. |
Yolculuğunuza burada mola verdiyseniz yolculuğunuzun devamını güvenli ve mutlu bir şekilde yapmanızı dileriz. | Open Subtitles | اذا كان هذا هبوط مؤقت نتمنى لكم ان تكملوا رحلتكم فى امان وسعادة |
Bu şekilde barış içinde ve mutlu yaşayabiliriz. | Open Subtitles | هذه هى الطريقة المثلى لنعيش فى سلام وسعادة |
Gottman, uzun vadede en istikrarlı ve mutlu olan ilişkilerde çiftin iktidarı paylaştığını buldu. | TED | فقد وجد غوتمان أن العلاقات التي كانت الأكثر استقرارًا وسعادة على المدى الطويل كانت العلاقات التي تقاسم فيها الزوجين السلطة. |
Umarım onu bulursun. Umarım mutlu ve özgür yaşarsın. Ben bunu yapamadım. | Open Subtitles | آمل أن تجديه، وأتمنّى لكِ حياة أكثر حرّيّة وسعادة مما حظيت. |
Şu anda her neredeyse mutlu ve güvendedir, eminim. | Open Subtitles | حسناً, أنا متاكدٌ بأنَّه أين ماكان في الوقتَ الراهن فإنَّه يشعرُ بأمانٍ وسعادة |
Amca, bu kulüp insanların mutlu ve sağlıklı olmasını istiyor. | Open Subtitles | نريد أن يعيش الناس بصحة وسعادة |
Dünyadaki barış ve mutluluk için ve senin yardımlarına güvenebileceğimden emin olmam gerekiyor. | Open Subtitles | مهم لسلام وسعادة العالم بأكمله واحتاج للتأكد من اني استطيع .الاعتماد علي مساعدتك لنا فيه |
Ben, barış ve mutluluk içinde yaşayabilmek için onlara sonsuz hayat veriyorum. | Open Subtitles | أنا أعطي لهم الحياة الأبدية لكيّ يعيشون بسلام وسعادة |
Bay Jefferson, bana göre, iyi bir hükümetin prensipleri, ve bu ülkedeki barış ortamı, birlik ve mutluluk karşısında yıkıcı olan bir grubun başında bulunmaktadır. | Open Subtitles | السيد (جيفرسون) يترئس مجموعة في نظري، إنها تهدم مبادئ الحكومة الجيدة وتشكل خطر على سلام وسعادة هذه البلاد |
İnsanımın sağlığı ve mutluluğu için her şeyi feda ederim. | Open Subtitles | سأتخلى عنها في سبيل صحة وسعادة هذا البشري |
Bu evdeki barışı ve mutluluğu korur. | Open Subtitles | هذا يحافظ على سلامة وسعادة المنزل الكثير من اللبن! |
Hepimizin sağlığına ve mutluluğuna ve genç dostumuzun hızla iyileşmesine. | Open Subtitles | نخب صحة وسعادة الجميع، ونخب التعافي الباهر لصديقنا اليافع. |
Devam edin şarkıya, Sevalio! Eğlenerek, mutlulukla devam edin. | Open Subtitles | فلتغني يا سيفاليو ببهجة وسعادة |
Ordudan ayrılıp, sonsuza dek mutlu mesut yaşayacaklarını mı sanıyorlardı? | Open Subtitles | لقد ظنوا انهم سيخرجون من الجيش ليعيشوا بهناء وسعادة |