"وضعاً" - ترجمة من عربي إلى تركي

• bir durum
• durumdu
• edici bir

Rahatsız edici bir durum olduğunu biliyorum ve ilgin için teşekkürler.
لكنّني أعرف أنّه كان وضعاً مزعجاً وأقدّر اهتمامك بي

Olağan bir durum değil ve sizin olağan ilginizden fazlası icap ediyor.
هذا ليس وضعاً عادياً و يتطلب أكثر من إهتماماتك العادية

Sayın Başkan, muhtemelen size de, acilen dikkat vermemi gerektiren bir durum geliştiği bilgisi verilmiştir.
سيدى الرئيس , كما قد يكون لديك .. علم لقد تطور وضعاً يحتاج لإهتمامى الفورى

Rahatsız edici bir durumdu. Neredeyse olay çıkacaktı.
لا أصدق تصرفي على العشاء - كان وضعاً صعباً -

Çok tehlikeli bir durumdu.
وقد كان وضعاً خطيراً جداَ

Burada zayıf bir durum var ama belki de bütün olay burada bitiyordur.
لدينا وضعاً هشاً هنا لكن ربما هناك جانباً مضيئاً

Her şey bir yana, bu imkansız bir durum gibi görünüyor ve başka neyi farklı yapabilirdim, bilmiyorum.
كٌل شىء آخر يبدو أشبه ب000 وضعاً مٌستحيلاً ولا أعرف ماذا كان يمكنني فعله بشكل مٌختلف , لكن 000

İşte bunu kaydedip öyle bir durum yarattık ki artık hayatını mümkün olan en güzel şekilde yaşayabilir.
تمكنت من الحفاظ على ذلك وخلق وضعاً يسمح لها بالنجاح و تكون سعيده بالطرق الممكنه

KarmakariSik, karman çorman bir durum gibi görünecek. Zaten de öyle.
سيبدو وضعاً عبثيّاً معقّداً وهو كذلك فعلاً

Bâzen çıkmaz bir sokağın.. ...korkunç bir durum gibi gözükmesi, bir fırsat yaratabilir.
أحياناً، عندما الطريق المسدود يصبح وضعاً مزرياً، تكون هناك فرصة.

Karmakarışık, karman çorman bir durum gibi görünecek. Zaten de öyle.
سيبدو وضعاً عبثيّاً معقّداً وهو كذلك فعلاً

Bizim için de Yeo Jin için de! Tehlikeli bir durum yaratmayın.
خطيراً وضعاً تخلق لا أرجوك جين، يو لأجل و لأجلنا

Çünkü ona aşık olmuştum, ve gerçekten de sağlıklı bir durum söz konusu değildi.
لأنني وقعتُ في غرامه، وهذا لم يكن وضعاً مناسباً.

Bu kesinlikle alışıla gelmiş bir durum değil.
من الواضح أن هذا وضعاً غير عاديّ

Kusursuz bir durum olmadığı açık.
من الواضح، إنه ليس وضعاً مثالياً

Yeni bir durum ya da sorunla karşılaştıklarında, bu onlara inanılmaz bir esneklik ve yaratıcılık sağlar: yiyeceğe ulaşmak için bir kavanoz kapağını açmada, labirentten kurtulmada, yeni bir ortamda dolaşırken manzaraya uyum sağlamak için cildinin rengini ve dokusunu değiştirmede ya da düşmanlarını korkutmak için diğer yaratıkları taklit etmede olduğu gibi.
ما يعطيها مرونة مذهلة فعندما تواجه وضعاً جديداً أو مشكلة، سوآء كان ذلك فتح زجاجة للوصول إلى الغذاء، الهروب عبر متاهة، التحرك في بيئة جديدة، أو تغيير ملمس ولون بشرتها لتلائم البيئة المحيطة بها، أو حتى محاكاة المخلوقات الأخرى لإخافة الأعداء.

O farklı bir durumdu.
هذا كان وضعاً مختلفاً تماماً

Her şeyin bir allak bullak olduğu bir durumdu.
لقد كان وضعاً معقداً لكلانا