| Evet çünkü bunu duymayı çok istiyor; "Merhaba, ben Seni tekerlekli sandalyeye | Open Subtitles | لأن هذا ما يريد سماعه، أنا الشخص الذي وضعك في الكرسي المدولب |
| Seni bu hale getirdiğini için o heriften nefret ediyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أكره هذا الرجل لأنه وضعك في هذا الموقف |
| Seni bu pozisyona düşürdüğüm için üzgünüm, ama bunu saklı tutmak zorundasın. | Open Subtitles | أَنا آسف على وضعك ,في هذا الموقع لكنه عليك كِتمان هذا السِر |
| Ama Sizi ucuz bir otele koymak, benim için yeterli olurdu. | Open Subtitles | ولكن وضعك في أحد الفنادق الرخيصة سيكون مُرضي جداً بالنسبة لي. |
| Arabaya binmenize izin veremem ve Sizi otoparkta da bırakamam. | Open Subtitles | لا أستطيع وضعك في سيارة ولا أستطيع تركك في مكان الوقوف |
| Bunu başlatan sensin Michael, silahını çalıp Seni hapse attıran adamı vurduğun zaman. | Open Subtitles | انت بدأت هذا مايكل عندما سرقت سلاحها وقتلت الرجل الذي وضعك في السجن |
| Seni bir hastane yatağına yatırıp epidural doğuma başlamalıyız bence. | Open Subtitles | أظن ربما أن علينا وضعك في المستشفى الآن وإعطاءك المسكنات. |
| - Hayır, röportajın amacı Seni ortaya çekmek, senin amacın da mesajına dönmek. | Open Subtitles | لا, أساس المقابلة هو وضعك في المحور, و أساسك هو دورانك حول رسالتك |
| Seni zifiri karanlığa sokmak bu sefer ödünü patlatmaya yeter sanmıştım. | Open Subtitles | لقد ظننت أن وضعك في الظلام الكامل سيجعلك في قمة خوفك |
| Ne kadar insanın Seni gözlemlediğini ve Seni kazığa oturttuğunu gösteren bir indeks yok. | TED | و ليس هنالك من دلالات عن عدد الناس الذين بمقدورهم مراقبتك علنا و وضعك في حظيرة عامة. |
| Ve düşündüm ki, iyi, tamam. Seni çerçevenin içine aldım. | TED | وفكرت، حسناً هذا عظيم. لقد استطعت وضعك في الصورة. |
| - Seni trene kendim mi bindirmeliyim? | Open Subtitles | ـ هل يتوجب علي وضعك في القطار ـ اعتقد ذلك |
| Ben de öyle, Seni uyurken yakalayıp... haddini bildirmek istiyordum. | Open Subtitles | كذلك كنت انا، أحاول القبض عليك نائما حتى أتمكن من وضعك في مكانك مرة واحدة وإلى الأبد |
| Kristatos Seni ortaya atarak ne kazanacak? | Open Subtitles | ما الذي سيجنيه كريستاتوس من وضعك في الصورة |
| Seni tabağa koyup, bisküvit ile beraber yemeli. | Open Subtitles | على أحدهم وضعك في طبق وتناولك مع البسكويت |
| Seni kim hapse attı, sosyalistler mi, komünistler mi? | Open Subtitles | الذي وضعك في السجن ، الإشتراكيون أم الشيوعيون؟ |
| Bulunduğunuz duruma Sizi kim soktu? | Open Subtitles | من هو المسؤول في وضعك في تلك الحالة الموجود فيها الآن |
| Karantina bölümüne götürebilmek için Sizi bir izolasyon odasına koymamız gerekiyor. | Open Subtitles | علينا وضعك في بدلةٍ عازلة لنقلك لمنطقة الحجر الصحي |
| Bilinçaltınızın bir yansımasıyım. Sizi rüyanızda zihninize girmeye çalışan hırsızlara karşı korumak için görevlendirildim. | Open Subtitles | أرسلت إلى هنا لحمياتك في حالة ما حاول المستخلصون وضعك في حلم |
| Eğer sizde kabul ederseniz, Sizi koruyucu gözetimine almak istiyoruz. | Open Subtitles | ما لم تمانعي، فإننا نود وضعك في الحبس الوقائي |
| Sivil dünyasında kaç kez en yakın arkadaşlarınızla beraber ölüm-kalım durumlarında kaldınız ve onlar sürekli Sizi terk etmeyeceklerini kanıtladılar? | TED | كم مرة في العالم المدني هذا تم وضعك في وقف حياة او موت وانت مع اصدقائك واظهروا لك وبكل ثبات انهم لن يقوموا بالتخلي عنك؟ |