Yaşlı ve zayıf ama hala Bela Lugosi ve gerçekten iyi birisi. | Open Subtitles | هو مسن وضعيف لكنه ما زال بيلا لوغوسي وهو لطيف جداً |
Hepsini yiyin. Ama bakın, sadece yaşlı ve zayıf olmayalım. | Open Subtitles | كلوا الكثير لكنكم إنظروا، ليس فقط كبير السن وضعيف |
Belki karanlık bir amacı ya da zayıf bir noktası vardır. Bir de Echo'ya olan aşırı bağlılığı var tabii. | Open Subtitles | لغرض غامض وضعيف وهو ما سيكون صعب للغاية على إيكو |
Clarence yaşlı ve zayıftı, ben de görev için yazıldım, zorladım ve işi elinden kaptım. | Open Subtitles | وكلارنس كان كبير وضعيف حينها لذلك كتبت له طلب انتقال من هنا وتم طرده |
Beni hayal kırıklığına uğrattın, sen zavallısın ve zayıfsın, artık seni sevmiyorum. | Open Subtitles | خيبت أملي فيك حقا أنت مثير للشفقة وضعيف وأنا لم أعد أحبك |
Üstün goril, diğer gorilin güçsüz ve etkisiz olduğunu anlayana kadar yanından ayrılmaz. | Open Subtitles | - حسن, الغوريلا المهيمن يبقى حتى يتيقن ان الغوريلا الآخر ليس مثيراً للاهتمام وضعيف |
Alçak bir adamsın çünkü Spencer, acizsin. | Open Subtitles | هذا لأنك تافه يا (سبينسر)، وضعيف. |
Seçimlere çok az kaldı ama o yaralı, zayıf yenilikçiler rüşvet iddialarında bulunuyor. | Open Subtitles | وهو مصاب وضعيف الإصلاحيون يتكلمون عن الفساد |
Bir devekuşu yalnız bir çitanın endişelenmiyecek kadar küçük ve zayıf olduğunu bilir. | Open Subtitles | تعلم النعامة أن الفهد وحده صغير وضعيف ليثير قلقها. |
zayıf ve bitap durumdayken bu kavgayı sürdüremezsin. | Open Subtitles | انت لا تستطيع ان تقاتل في هذه المعركة إذا كنت محطما وضعيف |
Senin kadar yavaş ve zayıf biri bile beni devirebiliyor. | Open Subtitles | حتّى شخص بطيء وضعيف مثلك يمكنه أن يطرحني أرضًا |
Acınası derece zayıf durumdasın. | Open Subtitles | إنّك حزين وضعيف بنحو يبعث على الشفقة فحسب |
Ama onları hissetmiyorsunuz, çünkü zayıf kuvvet doğru adlandırılmış. Çok kısa bir aralıkta ve çok zayıf, böylece sizden geçip gidiyorlar. | TED | ولكنك لا تشعر بهم وذلك لأن تسميتهم بالقوة الضعيفة تسمية صحيحة تماماً. مدى قصير للغاية وضعيف جداً، لذلك فهي فقط تمر من خلالك. |
Sana iyi davranacağım, Ama sen öyle yaşlı, yavaş... zayıf ve acınacak haldesin ki. | Open Subtitles | سأرفقبك،لكنكعجوزوبطيء... وضعيف ومثير للشفقة |
O kadar küçük ve zayıftı ki. | Open Subtitles | هي كَانتْ صغيرة جداً... وضعيف. هي كَانتْ مثل... |
Bazı yönleri de zayıftı. | Open Subtitles | وضعيف في أمور أخرى. |
Yaşlısın, çirkinsin, zayıfsın annen ve hahamın dizinin dibindesin. | Open Subtitles | انت كبير، قبيح وضعيف. أنت لا تزال تعيش مع أمك. |
Hastasın, zayıfsın, sana göre değil bunlar. | Open Subtitles | أنت مريض, وضعيف, ولم تكن متوازناً أيضاً |
güçsüz ve korunmaya ihtiyacı var. | Open Subtitles | الطفل جريح وضعيف.. |
Alcak bir adamsin cunku Spencer, acizsin. | Open Subtitles | هذا لأنك تافه يا (سبينسر)، وضعيف. |
Bakın, Tom Hubbard yaklaşık 80 yaşında ve güçsüzdü. | Open Subtitles | انظر ,توم هابارد سنه ما يقارب 80 عاما وضعيف |
Bu kadar güçlü olmasına rağmen bir o kadar da kırılgan ve narin. | TED | وعلى الرغم من قوته فهو هش وضعيف. |