Geçmiş yedi Noel arifesi kadar ağır ve uzun olacak. | Open Subtitles | كانت ثقيلة وطويلة كتلك السبع سنوات الماضية |
Zaten hayatı çirkin, hayvani ve uzun olarak tanımlıyor. | Open Subtitles | فهو أساساً مؤمن أن الحياة قذرة، ووحشيّة، وطويلة |
Onlara mutlu ve uzun bir mutluluk dilerim. | Open Subtitles | أريد أن أتمنى لهم حياة زوجية سعيدة وطويلة أنت ووالدك مقربين للغاية، صح؟ |
Gibson Kurulumu artık standart bir araç, uzun ve kısa DNA parçaları yapabilmek için dünyadaki tüm laboratuvarlarda kullanılıyor. | TED | طريقة جيبسون هي الآن أداة ذهبية أساسية، تستخدم في المختبرات حول العالم لبناء قطع قصيرة وطويلة من الحمض النووي. |
Sen çok uzun ve başarılı bir hayat geçireceksin, bu iyi değil mi? | Open Subtitles | أجل, تبدو لي وكأنك ستحيين حياة مثيرة وطويلة ــ هذا جيد إذن, صحيح؟ |
İyi peki, beyaz, uzun ve sevimli doğduğum için üzgünüm. | Open Subtitles | حسناً, أنا آسفة أنني ولدت بيضاء اللون وطويلة القامة وجميلة |
Bak işte bu... bir katır tüccarı için kat edilmesi uzun bir yoldur. | Open Subtitles | وهـذه طريق شاقة وطويلة بالنسـبة لتاجـر للبغـال. |
Büyükannen onun meslektaşıydı, iyi eğitimli,güzel ve uzundu. | Open Subtitles | ،كانت معه في الجامعة ...وهي امرأة مثقفة لطيفة، وطويلة |
Onun istikrarlı uzun süreli bir gay ilişkisi olduğu sanılıyor. | Open Subtitles | يفترض به أن يكون في علاقة منحرفة مستقرة وطويلة الأمد |
Zor olduğunu biliyorum, ama güzel ve uzun bir hayatı oldu. | Open Subtitles | أعلم أن الامر صعب , لكنه عاش حياةً طيبه وطويلة . |
Anayola yakın olması, kamyon yanaşabilecek kadar büyük ve uzun bir park yeri olması vs. | Open Subtitles | مدخل طريق سريع قريب طرق خاصّة واسعة وطويلة التي يُمكن أن تناسب مقطورة. |
Kökleri tutunduğunda, ağaçlar büyüyüp aynı benim gibi büyük ve uzun olacaklar. | Open Subtitles | وفاتورة100دولار ملفوفة في احد غرف رجالك؟ وبمجرد تمسك الجذور , تلك الاشجار ستنموا لتصبح كبيرة وطويلة مثلي |
Yavaş ve uzun bir yolculukla ailecek diyarı boydan boya geçsek. | Open Subtitles | عائلتنا بأجمعها مجتمعة معًا برحلة بطيئة وطويلة عبر البلاد؟ |
Sağlıklı ve uzun yaşamamızı istiyordum. | TED | أردت أن نعيش حياة صحية وطويلة. |
Aynı zamanda iş dünyasına baktık ve aynı özelliklerin dayanıklı ve uzun ömürlü iş yerlerinin de niteliği olduğunu gördük ve bu özelliklerin olmadığı iş yerlerinin kısa ömürlü olduğunu fark ettik. | TED | وذهبنا أيضا لإلقاء نظرة على الأعمال التجارية، ووجدنا أن هذه الخصائص ذاتها تميز أيضا الأعمال التي كانت مرنة وطويلة الأجل، ولاحظنا غيابها عن تلك التي كانت قصيرة الأمد. |
Bunun yerine uzun ve yavaş jeolojik ritimlerle yönetiliyor. | TED | بدلًا من ذلك، فهي مدفوعة بإيقاعات جيولوجية بطيئة وطويلة. |
Üçüncü sahnenin nasıl olacağını çok iyi bilmesinin dışında uzun ve sürekli aşağıya meyletmesi aynı babamın hayatı gibi. | Open Subtitles | عدا أنه يعلم، يعلم جيداً كيف ستكون مرحلة كهولته حالة رفض ثابتة وطويلة |
Bir oğlum olsaydı uzun ve sakin bir hayatı olsun isterdim. | Open Subtitles | لو كان لدي إبن كنت سأتمنى له حياة يسيرة وطويلة |
uzun ve zor bir yolculuk olabilir. | Open Subtitles | يبدو انها ستكون رحلة صعبة وطويلة |
Önümüzde uzun ve zorlu bir yolculuk olduğunu hissediyorum. | Open Subtitles | أحس أنه أمامنا رحلة صعبة وطويلة. |
Umarım ikiniz de uzun ve mutlu bir hayat sürersiniz. | Open Subtitles | أتمنى لكلاكما حياة سعيدة وطويلة معاً |
Sıska ve uzundu. | Open Subtitles | لقد كانت نحيفة وطويلة القامة |
ABD, uluslararası partnerlerimiz ile beraber on yıllarca sürmüş bir kinin başaramadığını başardı detaylı, uzun süreli bir anlaşma | Open Subtitles | الولايات المتحدة" جنباً إلي جنب" مع شركائنا الدولين حققت شيئاً لم تحققه عقوداً من العداء صفقة شاملة وطويلة الأمد |