| senin işin e-postaları ayıklamak değil miydi? | Open Subtitles | أليست وظيفتك أن ترتب بريد الشركة الإلكتروني ؟ |
| Ciddiyim, senin işin bu raporları dağıtmak. | Open Subtitles | لكن جدياً، أعني إنها وظيفتك أن تعطينا هذه الأدلة |
| Evet, senin işin. Kapıcısın. Kapıcı tamiratları yapar. | Open Subtitles | نعم, أنت السوبر, هذه وظيفتك أن تصلح الأشياء |
| senin işin elleri sıkmak, bebekleri kucaklamak, devlet başkanları ile poz vermek, ve ailenle oturup röportaj vermek. | Open Subtitles | وظيفتك أن تصافح تداعب الأطفال وتتصور مع رؤساء الوزراء وتجلس مع عائلتك لمقابلات متلفزة |
| Ama bizim yardıma ihtiyacımız var. Sizin işiniz bize yardım etmek. | Open Subtitles | لكننا نحتاج إلى مساعدتك من وظيفتك أن تساعدنا |
| senin işin, Amerikalıları korumak. | Open Subtitles | وظيفتك أن تنقذ حياة الأمريكيين |
| Prashant, senin işin Joan'ı izlemek. | Open Subtitles | برشانت .. وظيفتك أن تراقب جوان |
| Tamam mı? Ama ona göz kulak olmak senin işin değil. | Open Subtitles | لا أعرف و لكنها ليست وظيفتك أن تراقبه |
| - ve senin işin izin yolunu açmaktı.. | Open Subtitles | وكانت وظيفتك أن تسير على هذا الطريق |
| Benim işim yönetmek, senin işin yayımlamak. | Open Subtitles | وظيفتي أن أدير و وظيفتك أن تنشر |
| Çünkü senin işin ona kendini beğendirmek değil. | Open Subtitles | لأن ليست وظيفتك أن تجعلها تحبك. |
| Henry, senin işin ayda bir yardım çeklerini nakde çevirmek. | Open Subtitles | "هنري"، وظيفتك أن تدفع نقداً شيكات التأمين الإجتماعي مرة فى الشهر. |
| Çünkü bunların önüne geçmek senin işin. | Open Subtitles | لأنها وظيفتك أن تستبق أحداث مثل هذه |
| Çünkü bunların önüne geçmek senin işin. | Open Subtitles | لأنها وظيفتك أن تستبق أحداث مثل هذه |
| senin işin Avcıyı öldürmek. | Open Subtitles | وظيفتك أن تقتل المبيدة |
| senin işin beni zengin etmek. | Open Subtitles | وظيفتك أن تجعلني غني لفترة |
| Nathan, senin işin pazarlamayı yapmak. | Open Subtitles | وظيفتك أن تأتي بخطة للتسويق. |
| Nathan, senin işin satmak ve işini yapamıyorsan, yapan başka birini buluruz. | Open Subtitles | (نيثان)، وظيفتك أن تبيعها، وإن لم يكن بإمكانك عمل هذا، سنعثر على شخص آخر يمكنه ذلك. |
| senin işin onu kışkırtmak... | Open Subtitles | وظيفتك أن تستفذه |
| Bir aile gibidir adeta. Aileyi bir arada tutmak Sizin işiniz miydi? | Open Subtitles | وهل كانت وظيفتك أن تحافظ على كيان العائلة؟ |
| - Sizin işiniz beni iyi hissettirmek kötü değil. Bunu yapacağınızı söylemişti. | Open Subtitles | إنها وظيفتك أن تجعلني أشعر بشعور أفضل ولا أسوأ |