| Benim işim herkesin olabildiğince iyi bir yazar olmasını sağlamak. | Open Subtitles | وظيفتي أن أتأكد أن يصبح الجميع في صفي افضل الكتاب |
| Hayır, hayır. Onunla bu tür şeyleri konuşmak Benim işim değil. | Open Subtitles | لا , لا هذه ليست وظيفتي أن أقنعها لفعل أيّ شئ |
| Başka biri zarar görmeden önce bu şeyi durdurmak Benim işim. | Open Subtitles | وظيفتي أن أوقف هذا الأمر قبل أن يضر ذلك شخصاً آخر |
| Ulusal güvenliği tehdit eden her türlü şeyi bilmek benim görevim. | Open Subtitles | إنها وظيفتي أن أعلم بشأن كل شيء يُؤثر على الأمن القومي |
| İnsanlar yalan söylediğinde bunu anlamak işimdir. | Open Subtitles | إنها وظيفتي أن أعلم أن الناس تكذب |
| benim görevim onu açıp düzeltmek ve bunu yapamazsam kimse bunu benim yerime yapmayacak. | Open Subtitles | وظيفتي أن أفتح بطنه وأعالجه، وإذا لم أتمكن من عمل ذلك، فلن يقوم به شخص آخر بدلا عني. |
| Benim işim, eksiksiz bir şekilde, olayın nasıl olduğunu öğrenmek. | Open Subtitles | إنّها وظيفتي أن أقدّم محاسبة شاملة عن كيفية حدوث ذلك |
| Sen ilmekteyken bir ölünün hafızasında gezerken seni güvende tutmak Benim işim. | Open Subtitles | وأنتي تتنططين حول ذكريات بعض الاشخاص المتوفين أنها وظيفتي أن أبقيكي بأمان |
| İmkansız durumlarla ilgilenmek etmek Benim işim ve başarısız oldum, ve ilk defa olmuyor. | Open Subtitles | ,وظيفتي أن أتعامل مع المواقف المستحيلة وقد فشلت، وليس للمرة الأولى |
| Hanımefendi, Benim işim, onun içeride olduğundan emin olmak. | Open Subtitles | سيدتي، إنها وظيفتي أن أتأكد أنها ستكون هناك لو لم تفتحي الباب |
| Firma için şirket dairelerini ayarlamak Benim işim. | Open Subtitles | حسناً وظيفتي أن أحجز كافة الشقق التعاونية لأجل الشركة |
| Benim işim ailelerin güvede olduğundan emin olmak. | Open Subtitles | إنها وظيفتي أن أضمن أن أسرارهم تظل آمنة. |
| Benim işim endişelenmek. Senin işinse eğlenmene bakmak. | Open Subtitles | وظيفتي أن أقلق ووظيفتك أن تستمتعي بوقتك. |
| Burada dikilip, 14 farklı çeşit pastayı tatmak Benim işim değil. | Open Subtitles | أعني، ليست وظيفتي أن أقف هنا أتذوق 14 نوع من الكعك؟ فهمتني؟ |
| Ve evlerine dönerlerse Benim işim onları tekrar toparlamak. | Open Subtitles | فإذا عادوا إلي الوطن فستكون وظيفتي أن أعيد تجميع شتات نفوسهم |
| Benim işim insanlara nazik davranmak değil onları daha iyi hale getirmek. | Open Subtitles | ليست وظيفتي أن أكون لطيفاً مع الناس وظيفتي أن أجعلهم أفضل |
| Benim işim gerçekleri hayallerden ayırmak, aynı sizinki gibi Bayan Candy. | Open Subtitles | وظيفتي أن أفصل الحقيقة عن الخيال تماماً مثلك كاندي. |
| 1. sinifta uçanlarin ismini bilmek benim görevim. | Open Subtitles | إنها وظيفتي أن أعلم اسماء جميع المسافرين علي الدرجة الأولي |
| Seni uyarmak benim görevim. | Open Subtitles | وظيفتي أن أتأكد من أنكِ أبلغتِ بشأن هذا. |
| Bu da demek oluyor ki stüdyo yöneticilerinden biri karların düşük olduğu... ve şirketin devir edilebileceği bir dönemde cinayet şüphelisiyse... ona yardım etmek benim işimdir. | Open Subtitles | أي أنها وظيفتي أن أعتني بالمدير التنفيذي للإستوديو... حينما يُشتبه به في جريمة قتل في وقتٍ تنخفض فيه الأرباح... وتكون الشركة عرضةً للبيع |
| benim görevim onu olabildiğince güvende tutmak. | Open Subtitles | إنها وظيفتي أن أبقيه آمنا لأطول فترة ممكنه. |