Arabada eve dönüyordu ve karşıdan gelen bir sarhoş çarptı. | Open Subtitles | كانت تقود سيارتها ليلاً وهي ثملة وعبرت الحد الفاصل للطريق |
Dediler ki, suçları okunurken sessizce dinlemiş ve hüküm verilmiş. | Open Subtitles | يَقُولونَ بأنّه إستمعَ بشكل هادئ عندما قرأت قائمته مِنْ الجرائمِ الشريّرةِ وعبرت الجملة |
Belki bunun arkasında ışıkları gördü ve onu götürüp üzerinde deneyler yaptılar. | Open Subtitles | لربما رأت الأنوار وعبرت الحدود فاختطفوها.. |
Onu vurdun çünkü yanlış insanlarla derin meselelere karışmıştın ve sınırı geri dönemeyecek kadar geçmiştin. | Open Subtitles | قتلتهُ لأنك تعمّقتَ مع الأشخاصِ الخطأ، وعبرت خطاً لا يمكنكَ أبداً الرُّجوع منه. |
Bunu yapmazsak ve Mara boşluğa girerse hepimizi yok edecek. | Open Subtitles | إذا لم نفعل ذلك، وعبرت"مارا" إلى الفراغ، سوف تدمرنا جميعاً. |
Bodrumda kusan adaylarla kilitliyken bir kapıyı açtım ve Alice'in CIA düzeyinde sunucu odasını buldum. | Open Subtitles | كنت محبوسه في القبو مع بعض المتعهدات المتقيئات عندما فتحت بابًا وعبرت من خلال الزجاج |
Montana üniversitesine iki yıl önce mektup yazmıştım ve oraya gitmek istediğimi söylemiştim. | TED | كنت قد كتبت إلى جامعة "مونتانا" قبل عامين وعبرت لهم عن رغبتي في الدراسة هناك. |
Kontrolü devraldım... ve ateş etmesine fırsat vermeden Scorpion'un üzerinden geçtim. | Open Subtitles | توليت القيادة وعبرت فوق قمة " العقرب " قبل أن يطلق النار |
Bir bakireden özür dilemek için fırladım, kırmızı ışıkta karşıya geçtim ve bir teslimatçı çocuğa çarptım. | Open Subtitles | ذهبت للإعتذار إلى عذراء، وعبرت الشارع بعكس الإشارة... وإصطدمت بعامل التوصيل... |
Bir bakireden özür dilemek için fırladım, kırmızı ışıkta karşıya geçtim ve bir teslimatçı çocuğa çarptım. | Open Subtitles | ذهبت للإعتذار إلى عذراء، وعبرت الشارع بعكس الإشارة... وإصطدمت بعامل التوصيل... |
Kedi yolun karşısına gitti ve bir taksi tarafından ezildi. | Open Subtitles | وعبرت القطة الطريق, واصطدمت بسيارة |
Tabii ve güç kullanımlarını karşılaştırdım. | Open Subtitles | بالتأكيد وعبرت المرجعية باستخدام القوة |
Büyük büyük amcam Harold göğsünden bir kurşun yedi ve ondan sonra karşılıklı devam etti. | Open Subtitles | خالي الأكبر " هارولد " تلقى شظيةً في صدره وعبرت ذهاباَ إياباَ |
Partilerden hoşlanırdım, huduttan ve havalanlarından kolayca geçebildiğim için... mükemmel bir kuryeydim. | Open Subtitles | أحببتُ أشخاصاً، وعبرت بسهولة من خلال الحدود والمطارات... المهرِّب المثالي. |
ve beni aday gösterdi ve Temmuz 2012'de Dünya Bankası kapılarından içeri girdim. Duvarda yazılı banka misyonumuz 'Hayalimiz fakirliğin olmadığı bir dünya' | TED | وتم ترشيحي، وعبرت أبواب مجموعة البنك الدولي في تموز من عام 2012، وقرأت البيان المكتوب على الحائط، "حلمنا عالمٌ خالٍ من الفقر" |
Cadde'ye kadar... yürüdüm, derken yanlış bir yere saptım... ve Yankee Stadyumu'nun önünden geçtim... sıcak, trafik, kalabalık. | Open Subtitles | ثم عدت وعبرت جسر الشارع 155 (ثم أنعطفت مخطئا متخطيا أستاد (يانكي والحراره وزحمة السير والناس |
Acıyı hissetme sınırını geçti ve beni beraberinde götürüyor. | Open Subtitles | وعبرت وعتبة الألم له. |
Aklındakileri söyledin ve istediğini yaptın. Zıt Lana gibi bir şeydi. | Open Subtitles | عبرت عن رأيك بصراحة وعبرت عن ما تريديه، ذلك نوعاً ما كـ"ألفا (لانا)" |
ve nihayet Lincoln Tüneli'nden içeriye girdim. | Open Subtitles | وعبرت نفق لنكلون |
"Rehberim Akiak'la Nordvagen yolunda donmuş tundrayı geçmekteyken bana aradığım Wesen'ı anlattı ve insanımsı bir yaratık olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وعبرت السهل المتجمد مع مرشدي أكِياك و في الطريق لـ( نوردفاجن ) اخبرني عن الفيسن الذي أبحث عنه، واصفا أنه يشبه للإنسان |