Yemek takımı şamdan, Muhtemelen hiç kullanmayacakları kristal takım çünkü kristaldir. | Open Subtitles | طقم صحون, شموع, قدر كريستالية وعلى الأرجح ليست للاستعمال لأنها كريستالية |
Onu kim öldürürse korkunç bir zarar görecek. Muhtemelen ölecek. | Open Subtitles | أياً كان من سيقتله سيتأذى بشكلٍ فظيع وعلى الأرجح الموت |
Mimarlar geldiğinde, bu şeyleri bizlere getirdiler, ve Muhtemelen bu gibi şeyleri daha once görmüştünüz. | TED | حينما جاء المعماريون، جلبوا لنا هذه الأشياء، وعلى الأرجح أنكم رأيتم شيئاً كهذا. |
Stresli çalışma anlarında Muhtemelen oradaydı. | TED | وعلى الأرجح فقد كان نفس الشيء خلال الدراسة تحت الضغط أيضًا. |
Büyük ihtimalle başka cinayetler de var. Elimizde yeterince kanıt var. | Open Subtitles | . وعلى الأرجح جريمة قتلٍ أخرى لدينا العديد من الأدلة والتأكيدات |
Muhtemelen siz de bilirsiniz, kanserin genetik olduğu düşünülüyor. | TED | وأنتم وعلى الأرجح تعلمون بأن مرض السرطان يعتبر مرضًا وراثيًا. |
Ama ilginçtir ki karanlık madde her yerde Muhtemelen burada bile var. | TED | حسنًا، المثير للاهتمام هو أن المادة المظلمة تُحيط بنا في كل مكان وعلى الأرجح هنا أيضًا. |
Onlar da altı yeni nükleer enerji santrali kuracaklar, Ve Muhtemelen daha sonra daha çoğu gelecek. | TED | سيقومون بوضع ست محطات إنتاج طاقة نووية ، وعلى الأرجح أكثر بعد ذلك. |
Ve Muhtemelen, bir kovboya ihtiyacımız var dürüst olmak gerekirse. | TED | وعلى الأرجح أننا نريد، حسناً، على الأرجح أننا نريد راعي بقر لأكون صريحاً جداً. |
Otelde değildi, Muhtemelen Milazzo'da da. | Open Subtitles | لم يكن في الفندق, وعلى الأرجح لم يكن في ميلازو أيضاً |
Sıkıntıdan ölmüştür. Muhtemelen ben de orada sıkıntıdan öleceğim. | Open Subtitles | المكان قتلها، وعلى الأرجح سيقلتني أنا أيضاً |
O, bu sabah ayrıldı. Muhtemelen şimdi kliniktedir. | Open Subtitles | لا ، لقد غادر صباح اليوم ، وعلى الأرجح أنه في المعهد الآن |
O da Muhtemelen güzel bir insandı. belki de dans ediyor, tenis oynuyordu. | Open Subtitles | وعلى الأرجح أنه كان أحد الأشخاص الرائعين، يرقص ويلعب التنس |
Muhtemelen boşanırsa hiçbir şey alamayacağını anladı. | Open Subtitles | وعلى الأرجح أكتشف أنه إذا طلقنى فلن يحصل على شئ |
Sadece beş saat ve Muhtemelen biz çöle vardığımızda duracak. | Open Subtitles | وعلى الأرجح أن المطر سيتوقف حينما ندخل الصحراء |
Ona tuvalet kağıdının hayatım boyunca hiç değişmediğini, Muhtemelen 50 bin yıl daha değişmeyeceğini söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها عن أن المناديل الورقية لم تتغير طيلة حياتي، وعلى الأرجح أنها لن تتغير في الخمسين ألف سنة القادمة. |
Bunu yapanın iblis olabileceğini düşünüyoruz Muhtemelen eski sevgilim. | Open Subtitles | ونحن نعتقد بانَّ هنالك شيطان وراء الأمر وعلى الأرجح هو صديقي السابق ،وإن كان هو الفاعل |
Bu herifler Muhtemelen bizi o denli uzağa kadar takip etmeyecekler. | Open Subtitles | وعلى الأرجح أن أصحاب تلك العصابة لن يستطيعو اللحاق بنا إلى ذلك المكان |
Bir şeyler yapacaktır. Belki gözlerinden birini çıkarır. Büyük ihtimalle ikisini de. | Open Subtitles | إنه فقط سيفعل أموراً بها، غالباً سيفقع إحدى عيناها، وعلى الأرجح كلاهما |
Dinle, 11 Amerika'nın bir numaralı köpek ajanıdır ve belki de dünyanın da. | Open Subtitles | إن 11 هو أفضل عميل في أميركا وعلى الأرجح في العالم إنه قاتل |
Ne gaydanın sesini duymaya hazırlar ne de uzun yıllar boyunca olması da muhtemel. | Open Subtitles | هم ليسوا جاهزين للحرب وعلى الأرجح لن يكونوا لسنوات عديدة قادمة |
Ve Büyük olasılıkla biz de karşılamayacağız. Ama kimse sizi durdurmayacak. | Open Subtitles | وعلى الأرجح نحن أيضاً، لكن أحداً لن يمنعك |