ويكيبيديا

    "وعليك أن" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • zorundasın
        
    • Sen de
        
    • gerekir
        
    • vermelisin
        
    • zorundasınız
        
    • Senin de
        
    • etmelisin
        
    • edeceksin
        
    • olmanız
        
    • zorunda ve
        
    Amane'nin odasına. Özür dilerim Light-kun, babanın yanında olduğunu biliyorum. Ancak bu kelepçeleri çıkaramam yani benimle gelmek zorundasın. Open Subtitles إلى غرفة أماني ، أنا أعتذر ، أعلم أنك تشارك أباك في الرأي لكن طالما هذه الأصفاد موجودة فلن تفصل عني وعليك أن تتبعني
    Ayrıca elindeki kostüm ve dekorları kullanmak zorundasın. Open Subtitles وعليك أن تستخدم الأزياء و الأدوات الموجودة بالفعل
    Ve Sen de bu evliliği haber kanallarında herkese açıklayacaksın. Open Subtitles وعليك أن تعلن عن هذا الزفاف على جميع القنوات الإخبارية
    Ve Sen de bu kibarlığın yarısını, dışarıda yaptığın işle ödedin. Open Subtitles وعليك أن تدفع ثمن هذا الكرم بنصف الأعمال التي تفعلها بالخارج
    Eğer garajında buzdolabı olan tipte biriyseniz her an bir partinin olmasını beklersiniz ve hazır olmanız gerekir. TED إذا كنت من النوع الذي يملك ثلاجة جعة في المرآب, أنت تتوقع حدوث حفلة في أي لحظة, وعليك أن تكون جاهزا لذلك.
    Şarkı söylediğinde,neyden bahsettiğini yürekten bilmelisin ve yüreğindekini paylaşmaya istekli olmalısın ve kendinden bir parça vermelisin TED عندما تغني فعليك معرفة ما تتكلم عنه معرفة وثيقة، وعليك أن تكون على استعداد لمشاركة هذه المعرفة و تعطي قطعة منك.
    Vatandaşlık kavramı basitçe kararı kim veriyor sorusuna indirgenebilir. Siz de bu kararı bir yerde, bir arenada uygulamak zorundasınız. TED تتلخص التربية المدنية كلها في سؤال بسيط والذي هو: من يقرر وعليك أن تلعب بهذا السؤال في مكان ما، في مجال ما.
    Ama o kontrolsüz bir tip ve Senin de büyük bir çocukmuş gibi sifonu çekmen gerekiyor. Open Subtitles وعليك أن تبدأ فى التعلم كيف تستعمل السيفون بعد الإنتهاء من الحمام كالأولاد الكبار هل تفهمنى؟
    Gözlerini kapatman lazım ve alkışladığımı duyduğun tarafı işaret etmelisin. TED عليك أن تغمض عينيك، وعليك أن تشير حيث تسمعني أصفق.
    Reçelli fıstık ezmesiyle idare edeceksin çünkü mutfak becerilerim onunla sınırlı. Open Subtitles وعليك أن تقبل بشطيرة زبدة الفول السوداني والمربى لأن مهاراتي المطبخية تقتصر عليها
    Şimdi, eğer bir daha lahana turşulu sandviç yemek istiyorsan bu harita üzerinde nerede olduklarını kaç kişi olduklarını ve ne tür ağır silahlar taşıdıklarını söylemek zorundasın. Open Subtitles لذا لو أردت أن تأكل شطائر لحم مجدداً، فعليك أن تريني على هذه الخريطة أين يتمركزون وعليك أن تخبرني كم يبلغ عددهم، وما نوع الأسلحة التي لديهم
    Ve Sen de kendi kararlarımı verebileceğime güvenmek zorundasın. Open Subtitles وعليك أن تثقي بقدرتي على اتخاذ القرارات بنفسي
    İngiltere'ye gitmek ve denemek zorundasın. Open Subtitles عليك الذهـاب لإنجلتـرا ، وعليك أن تحـاولي
    Ben hâlâ seni ısıtan kızım ve beni affetmek zorundasın. Open Subtitles في أوريغون. لا زلت الفتاة التي أبقتك دافئاً، وعليك أن تسامحني.
    Kendimi senden uzak tutma gücünü buldum, bunu Sen de bulmalısın. Open Subtitles لقد وجدت القوّة للتوقّف عن رؤيتك, وعليك أن تجدها أيضًا.
    Artık ben ışıklar altında Sen de gölgeler altında olacaksın. Open Subtitles من الآن فصاعدا، سوف يكون في ضوء وعليك أن تكون في الظل.
    Umursamayacak kadar yaşamdan zevk alıyorum, ve Sen de öyle yapmalısın. Open Subtitles أنا مستمتع بحياتي جداً لعدم الإكتراث، وعليك أن تكوني مثلي
    Size bir şiir sunulur, insan ya da bilgisayar tarafından yazıldığını bilmezsiniz ve tahmin etmeniz gerekir. TED تُقدم لك قصيدة، وأنت لا تدري إن كتبها إنسان أو كمبيوتر وعليك أن تُخمن.
    Sistemden çıkarım Ve bu adamı bulmana yardım ederim, ama onu bana teslim edeceğine Dair söz vermelisin Canlı olarak. Open Subtitles سوف أفك الشبكة واساعد بإيجاد هذا الرجل وعليك أن تعدني بأن تسلمه لي
    Bir rolünüz var, takım içindeki rolünüzü bilmek zorundasınız. TED لديك دور، وعليك أن تعرف دورك في الفريق.
    Senin de, ailenin hiçbir terör olayına karışmadığını... gösteren bir belge beyan etmen gerekiyor. Open Subtitles وعليك أن تقدم لي بيان يثبت أن أياً من أفراد عائلتك لم يشارك بأنشطة إرهابية
    Kaynağının ne kadar güvenilir olduğunu kontrol etmelisin. Open Subtitles أصبت، وعليك أن تتحققي من مدى امكانية الاعتماد على مصدرك ذاك.
    Kanatlarımı geri almalıyım. - Bana yardım edeceksin, değil mi? Open Subtitles يجب أن أستردهم وعليك أن تساعدني، أليس كذلك؟
    En küçük firmadan, en büyük şirkete kadar, üç şeyi gayet güzelce yapabiliyor olmalı: Fantastik olması gereken satılacak bir ürün, fantastik bir pazarlama yapmanız ve şahane finansal yönetime sahip olmanız gerekiyor. TED الشركات الصغرى، الشركات الكبرى عليها أن تكون قادرة على فعل ثلاث أشياء بشكل رائع: على المنتج الذي توّد بيعه أن يكون مبهر، ينبغي أن تسوّقه بشكل رائع، وعليك أن تملك إدارة مالية رائعة.
    Oraya gidip berber dükkanlarında takılmak zorundasınız. Siyahi kilisesine gitmeli ve o dahil etme gücüne sahip olan insanları izlemek zorunda ve yaptıkları şeyler hakkında notlar tutmak zorundasınız. TED عليك أن تذهب إلى هناك وتقضي الوقت في محل الحلاقة، عليك أن تحضرقداسا في كنيسة للسود، وعليك أن ترى أولئك الناس الذين يتوفرون على القدرة على الإشراك وتأخذ ملاحظات حول ما يقومون به.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد