ويكيبيديا

    "وقالوا انهم" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • söylediler
        
    • dediler
        
    Hey, Dick'in ofisini aradım ve onu aramaya çalışacaklarını söylediler. Open Subtitles لقد اتصلت على مكتب ديك وقالوا انهم لا يعرفون مكانه
    Onlar silahşor. Başlarına ödül konmuş. Bana söylediler. Open Subtitles انهم مسلحون ، وقالوا انهم قبضوا ثمن رؤوسهم
    Şu sıralar yabancıları almadıklarını söylediler. Open Subtitles ‫وقالوا انهم لا يأخذون الأجانب ‫في الوقت الحاضر
    Zamanımı telafi edeceklerini söylediler. Ben de "Tabii, sikimde değil." dedim. Open Subtitles وقالوا انهم سيعوضوني لوقتي وانا قلت طبعاً لا اهتم
    dediler ki, "Hayır, olamaz." Bende sordum, "Neden?" TED وقالوا "لا". وقلت : "لماذا؟" وقالوا انهم ،
    Bizim eve doğru geldiklerini söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم هم نازلون نحو منازلنا.
    Sizi bulmak için geldiklerini söylediler... Open Subtitles وقالوا انهم قادمون للعثور عليك،
    Ona Abigail adını vereceklerini söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم سيطلقون عليها اسم أبيجال
    Ödümü kopardılar. Esteridge adında birinin peşinden gittiklerini söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم ذاهبون الى شخص "يدعى "ايستردج
    Ve güvenli bir yerde yayın yapmak istediklerini söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم يريدونها كمنزل أمن
    Teşekkür ettiler ve arayıp ona haber vereceklerini söylediler. Open Subtitles وشكروني وقالوا انهم سوف يخبرونها بالخبر
    Hazır olmadığını mı söylediler? Open Subtitles وقالوا انهم انها ليست على استعداد ؟
    Burada bizimle buluşacaklarını söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم سوف يجتمع لنا هنا.
    Ve, ve ikimiz de Apple mağazasını aradık, ve onlar da olayın böyle olmadığını kanıtlayamayacaklarını söylediler. Open Subtitles وكلانا اتصل ب "آبل ستور", وقالوا انهم لايستطيعوا عدم اثبات حدوث ذلك,
    Yüzümü düzelteceklerini söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم سوف إصلاح وجهي.
    Yüzümü düzelteceklerini söylediler. Open Subtitles وقالوا انهم سوف إصلاح وجهي.
    Neyse, sonra bana Mormon'ların kutsal kitabını verdiler. ve bu kitabı bölüm bölüm okumamı söylediler, sonra da bir süre sonra geri gelip tekrar beni ziyaret edeceklerini söylediler. Sanırım "Lütfen acele etmeyin." gibi birşeyler söyledim ya da sadece "Lütfen...,"dedim, gitmişlerdi bile. TED حسنا ، ثم قدموا لي كتاب المورمون. و اخبروني بقراءة هذا الفصل وذاك، وقالوا انهم سيعودون في يوم من الأيام ، للاطمئنان علي، وأعتقد أني قلت شيئا من هذا القبيل "من فضلكم لا تتعجلوا " أو ربما كانت مجرد "من فضلك لا" ، قبل ان يختفوا.
    Bir 10 Eylül sabahı, yedinci yaşgünümde, alt kata, annemin bulaşık yıkadığı mutfağa indim, babam da gazete ya da benzer bir şey okuyordu, kapı ağzında durup kendimi gösterdiğimde bana "Hey, doğum günün kutlu olsun." dediler. Bende " Artık yedi yaşımdayım." TED في 10 سبتمبر\ايلول ، صباح عيد ميلادي السابع، جئت إلى المطبخ في الطابق السفلي ، حيث كانت أمي تغسل الصحون وكان والدي يقرأ جريدة أو أي شيء، و قدمت لهم نفسي نوعا ما في المدخل ، وقالوا انهم "هاي ، عيد ميلاد سعيد". وقلت : "أنا ابنة سبع".

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد