Ama olayların getirdiği acımasız noktada elimde çok daha fazla zaman vardı. | Open Subtitles | لكن فى بعض الخدع القاسية للأحداث لدى الآن وقتاً أكثر بين يدى |
Ben, büyükbabamla daha fazla zaman geçirmek istediğimi söylememiş miydim? | Open Subtitles | ألم أخبركِ أنني أريد أن أقضي وقتاً أكثر مع جدي؟ |
Evet ama bu şekilde seninle daha çok vakit geçirebilirim. | Open Subtitles | نعم، لكن بهذه الطريقة يمكنني أن أقضي وقتاً أكثر معكِ |
Eğer onunla biraz daha zaman geçirebilseydim harika olurdu, biliyor musun? | Open Subtitles | سيكون عظيماً إذا أمكنني أن أصرف وقتاً أكثر بعض الشيء معه، كما تعرفين؟ |
-Oğlumla çok daha fazla vakit geçirebilececeğim. | Open Subtitles | الآن أتعرف سأقضي وقتاً أكثر مع طفلي الصغير |
İlacın kanına karışması için biraz daha zamana ihtiyacı var sadece. | Open Subtitles | هي فقط تَحتاجُ وقتاً أكثر بعض الشيءَ لتوزيع المخدر |
Bazı insanların toparlanması biraz zaman alır. | Open Subtitles | إنه يتجه نحو التغيير - لا جدال في أنه ببساطة بعض الرجال يحتاجون وقتاً أكثر كي يكونوا.. |
Linux her bir görevi önem sırasına göre derecelendirirdi bazen de görevleri yapmak yerine önem sırası için daha çok zaman harcardı. | TED | كانت لينكس تقوم بترتيب كل مهمّة من مهامها حسب أهميّتها، مستغرقةً أحياناً وقتاً أكثر في ترتيبها بدلاً من أدائها. |
Senin ve oğlun gibi 0 negatif kan grubunda olanlar her zaman biraz daha fazla bekler. | Open Subtitles | الزمرة (أو - سلبي) مثلك و ابنك تنتظر دائماً وقتاً أكثر |
Samimi, gerçek ilişkiler geliştirmek için daha fazla zaman ayırdığınızda hayallerinizin daha çok farkına varabileceksiniz. | TED | كلما أخذت وقتاً أكثر لتطوير علاقات حقيقية وأصلية، كلما تمكنت من تحقيق أحلامك. |
Seyirciler karşısında daha fazla zaman istiyorlardı. | Open Subtitles | حسناً, لقد أرادوا وقتاً أكثر أمام الجمهور |
Ailesi ile daha fazla zaman geçirmesi gerekir. Altmış bin. Çok haklısın. | Open Subtitles | عليه أن يقضي وقتاً أكثر مع عائلته أنت على حق |
Çocuk karakolda senden çok daha fazla zaman geçirmiş. | Open Subtitles | لقد أمضى هذا الشاب وقتاً أكثر منكَ في سجنُ الأحداث |
Beni tek izin gününde patronunla daha fazla zaman geçirebilmek için mi ekeceğini söylüyorsun ? | Open Subtitles | إذاً فهل أنت تخبرني أنك ستتخلّى عني في يوم إجازتك لتقضي وقتاً أكثر مع مديرك؟ |
Çoğu insan için bu demek oluyor ki keşke ailem ve çocuklarımla daha çok vakit geçirseydim. | TED | هذا يعني لكثير من الناس: أتمنى لو قضيت وقتاً أكثر مع عائلتي وأطفالي وهم يكبرون |
Ayrıca bir diğer gördüğüm şey de evin çatısında, evin içinden daha çok vakit geçirdiğin. | Open Subtitles | أنت أيضاً الشخص الوحيد الذي رأيته يقضي على سطح منزله وقتاً أكثر من منزله الحقيقي |
Onunla daha çok vakit geçiriyorsun, hemcinssiniz ve bunu kabul etmem gerek. | Open Subtitles | أنت تقضي وقتاً أكثر معه, وإنه ولد وماإلى ذلك, وعليّ أن أعمل لأستحق ذلك |
Bana uzun uzun düşünmek biraz daha zaman vermek ne dersin. | Open Subtitles | ما رأيك أن تعطيني . وقتاً أكثر لأفكر بهذا |
Hayır, ama bize nedenini bulmak için biraz daha zaman kazandıracak. | Open Subtitles | لا، لكنّ ذلك سيعطينا وقتاً أكثر للعثور على سبب المشكلة |
çünkü artık ailenle çok daha fazla vakit geçireceksin ve arkadaşların çok daha az. | Open Subtitles | لكن سيتغير هذا لأنكِ ستمضين وقتاً أكثر مع أسرتكِ وأقل مع صديقاتكِ |
Keşke... keşke çalışacak daha çok vaktim olsa. | Open Subtitles | انا فقط.. أتمنى لو كان لديَّ وقتاً أكثر لأدرس. |