Çünkü şimdi Yemek zamanı ve sen düzenimi bozuyorsun. | Open Subtitles | لأنه ليس وقت الغداء الآن وأنت تفسد ترتيبي |
Böyle giderse, Yemek vakti evde olacağız. | Open Subtitles | على هذا المعدل ، سنكون في البيت ، وقت الغداء |
Şimdi Öğlen güneşinde dışarı çıkmış deli İngilizler gibi görünmeliyiz. | Open Subtitles | سوف نقلد الرجل الانكليزي المجنون, الذي خرج في وقت الغداء |
öğle yemeğinde şevkatli sahte bir gülücük atabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك دائما تزييف قبله رقيقه فى وقت الغداء |
Saat Öğlen 12 yani etraftaki işyerlerinde çalışan insanlar için öğle yemeği vakti. | Open Subtitles | الساعة الثانية عشرة ظهرا مما يعني أن هذا هو وقت الغداء للأشخاص الذين يعملون في الشركات المحيطة |
Televizyonda yemek saati oynattıkları program gibi. | Open Subtitles | مثل هذا البرنامج تشغيلها في وقت الغداء على إختصار. |
Annen ararsa, öğle yemeğine geleceğimi söylersin. | Open Subtitles | إذااتصلتأُمُّك، أخبريها أنني سأعود للبيت في وقت الغداء |
Yemek zamanı. Bu yer çocuklarla dolu olmalıydı. | Open Subtitles | وقت الغداء ، المفروض أن يعج هذا المكان بالأطفال |
Tabii, Bayan Martindale. - Kitap benim ofisimde. Yemek zamanı kızlar. | Open Subtitles | المخطط في مكتبي، حان وقت الغداء يا فتيات |
Yemek zamanı. Sebzelerini ye. | Open Subtitles | حان وقت الغداء أيها السجين, تناول خضارك. |
Yemek vakti değil henüz. Evde ne yapıyorsun? | Open Subtitles | لم يَحِن وقت الغداء بعد مالذي تفعلينه في المنزل؟ |
Yemek vakti geliyor, ben de Ichiraku'ya doğru yollanıyorum. | Open Subtitles | فأتى وقت الغداء,لهذا ذهبت نحو مطعم اتشيراكو |
Ya hadi, kapat şu şeyi. Yemek vakti geldi. | Open Subtitles | اللعنة ، ابتعد عن هذا الشيء إنه وقت الغداء |
Öğlen tatilimi sahildeki köşede, küçük bir kafede yalnız geçirdim. | Open Subtitles | قضيت وقت الغداء لوحدي في مقهى صغير في زاوية المعرض |
Onlar Öğlen yemeğinde ziyafet verir, biz de akşam yemeğinde. | Open Subtitles | يستمتع الخدم بوليمتهم في وقت الغداء أما نحن ففي المساء |
Tüm sabah iyi biriydim, sonra öğle yemeğinde 20 tane kazı-kazan aldım. | Open Subtitles | لقد كنت جيداً في الصباح, ثم ذهبت واشتريت 20 بطاقة اليانصيب وقت الغداء. |
Tıpkı sen ve arkadaşlarının öğle yemeğinde bana kahkaha atması gibi. | Open Subtitles | رجال مثلك ن لم يجلسوا هناك ويتعاشروا وقت الغداء |
öğle yemeği saatinde damlıyor ve neredeyse geç kalmama neden oluyorsun. | Open Subtitles | تظهر فجأة وقت الغداء وكدتَ تتسبب في تأخري |
Neredeyse öğle yemeği saati geliyor. Temizlenmek ve kesinlikle üzerini değiştirmek istersin. | Open Subtitles | حسناً,يبدو أنه سيحين وقت الغداء ربما تحبين تبديل ملابسك. |
Buralarda yemek saati sizin gibi ünlüler için güvenli değildir. | Open Subtitles | . وقت الغداء ليس بالمكان الآمن لشخصٍ مشهورٍ مثلك |
Eğer birileri doğrulamazsa öğle yemeğine kadar bu dedikodu da buhar olup uçacaktır. | Open Subtitles | ان لم يؤكد شخص الشائعة ستنسى بوصول وقت الغداء |
Saatim var, ve hâlâ öğle yemeği zamanı olduğunu söylüyorum. | Open Subtitles | لايزال لدي الساعه وهي تقول انه مازال وقت الغداء |
Striptiz kulüpleri öğle vaktinde mülteci kamplarından bile daha umutsuzdur. | Open Subtitles | وقت الغداء في الملهى يبدو كمخيم لاجئين مع أمل أقل. |
Yarın Öğle arasında, bir kaç masanın yerini değiştirebilir miyim? | Open Subtitles | غداً وقت الغداء أيمكن أن أحرّك بعض المكاتب؟ |
Öğlen, yemek vaktinde, şans eseri şömine rafında, kazara bırakılmış üç şilin ve altı peni olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | في وقت الغداء لاحظت وجود 3 شلنات و 6 بنسات وضعت على رف الموقد. |
öğle yemeği vaktinde General'den bir mesaj aldık. | Open Subtitles | لقد اتتنا رسالة فى وقت الغداء من الجنرال ! , |
- ...iyi gidiyorum. Hayır, öğle vakti öğle yemeğini yer. | Open Subtitles | لا، ليس في وقتِ الغداء انها في وقت الغداء الآن |
İşte oradaydı, yeni peruğuyla Bayan Sassy Richard'ı Öğle tatilinde basmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | وهناك كانت، وملكة جمال وقح في وزوجها شعر أشعث... محاولة للقبض ريتشارد مع نظيره وقت الغداء شعر أشعث. |