- Aylardır yolculuk ediyoruz. - Ve düşünecek zamanım oldu. | Open Subtitles | نحن نسافر لشهور وأنا كان لدي وقت للتفكير |
Bu cümle üzerinde biraz daha düşünecek zamanım olsaydı kulağa bu kadar terbiyesizce gelmezdi. | Open Subtitles | لو كان لديّ وقت للتفكير بسؤالك لبدى ذا تلميح قذر جدًا |
Çünkü ölümle yüzleştiğinizde, görünüşünüzü Düşünecek zaman yoktur. | Open Subtitles | لأنك عندما تنظر إلى الموت لايوجد وقت للتفكير بالمظاهر |
Ona hayat üzerine ve tesadüfi kontrol edilmezliği üzerine Düşünecek vakit verelim. | Open Subtitles | أعطوه وقت للتفكير ملياً بالحياة وبجميع طيشها العشوائي |
Vasiyet bırakacak zamanı olmadı ama beni düşünmeye vakit ayırdı, değil mi? | Open Subtitles | لم يكن لديه وقت لترك وصية لكن كان لديه وقت للتفكير فيّ؟ |
Baskı yok. Düşünmek için zamana ihtiyacın varsa düşün. | Open Subtitles | ثانية ليس هناك ضعط اذا احتجت وقت للتفكير فى الامر لا باس |
O yüzden bunu düşünecek vaktim yok. Oh, ben yaparım. Anladım, anladım. | Open Subtitles | و لكن لدي الكثير من المهمات لأقوم بها و ليس لدي وقت للتفكير |
İki gün önce çıldırmıştım, düşünecek zamanım yoktu. | Open Subtitles | اليومان الماضيان كانا صعبان على الجميع ، لم يكن هناك وقت للتفكير |
Açıkçası bunu düşünecek zamanım olmadı. | Open Subtitles | بصراحة ، لم يكن عندي وقت للتفكير بهذا الشأن |
Sessiz bir yer. düşünecek zamanım oluyor. | Open Subtitles | إنه هاديء، وهناك وقت للتفكير. |
Düşünecek zaman olmaz. | Open Subtitles | وكنت هناك تحلق، فقط على الفطرة النقية لا وقت للتفكير. |
Ona Düşünecek zaman bile vermemeliyiz. | Open Subtitles | و يجب أن لا نعطيهم أي وقت للتفكير |
Düşünecek zaman yok. | Open Subtitles | لا يوجد وقت للتفكير |
- Düşünecek vakit yok. | Open Subtitles | ـ لا وقت للتفكير |
Düşünecek vakit yok! | Open Subtitles | لا يوجد وقت للتفكير |
Hâlâ Düşünecek vakit var. | Open Subtitles | ما زال هناك وقت للتفكير. |
Öyle bir durumda, düşünmeye vakit olmaz...içgüdülerinle hareket edersin. | Open Subtitles | في هذه المواقف ليس لديك وقت للتفكير. الغريزة تتولى الأمر |
Yemeği masaya koy ki düşünmeye vakit olsun. | Open Subtitles | نضع الطعام علي الطاولة ويتسني لنا وقت للتفكير |
Saatin kaç olduğuna bağlı o. Bazen herhangi bir şey düşünmeye vakit bile olmuyor. | Open Subtitles | هذا يعتمد على الوقت فأحياناً، ليس هناك وقت للتفكير في شيء |
Düşünmek için zamana ihtiyacı varmış. | Open Subtitles | وقال انه يحتاج الى وقت للتفكير. |
Bilmiyorum. Düşünmek için zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | لا أدري أنا بحاجة إلى وقت للتفكير |
Bilmiyorum. Bunu düşünecek vaktim de yok. | Open Subtitles | لاادري ليس لدي وقت للتفكير في ذلك |
Ben, düşünmek için zaman istiyordum, sen ise sürekli birşeyler isteyip duruyordun. | Open Subtitles | أنا تعوّدت أن يكون لدي وقت للتفكير وأنت فقط تريدين وتريدين وتريدين. |
Aynı zamanda arkadaşlarımızdan birine saldırdı. Yoksa üstündeki şu baskı yüzünden bunu düşünecek vaktin olmadı mı? | Open Subtitles | أم ليس لديك وقت للتفكير بذلك النوع من الضغوطات ؟ |