İnanıyorum ki... ..her şeyin yeri ve zamanı vardır. | Open Subtitles | .. الآن أعتقد بأن هناك وقت ومكان لكل شىء |
Tayfanın moralini dikkate almanın yeri ve zamanı var. | Open Subtitles | هناك وقت ومكان لأخذ معنويات الطاقم بعين الإعتبار |
Makinelerinde bir yeri ve zamanı var, fakat günün sonunda savaşları, botları giyen insanlar kazanır. | Open Subtitles | هناك وقت ومكان للآلات ولكن في نهاية المطاف فهي تخدم الأرض التي تفوز بالحرب |
- Zaman ve yer. Sen baksana! | Open Subtitles | ـ وقت ومكان ـ أنت يا صاحب الشارة |
yani reklam zamanı ve yerinin en büyük alıcısıyız | Open Subtitles | لذلك نحن من أكبر المسرفين على وقت ومكان الإعلانات |
Bu ayrılık bizi rahatsız etmemeli, sadece yer ve zaman konusu. | Open Subtitles | لا يجب أن نتعكر من الرحيل, انها فقط مسألة وقت ومكان. |
Zoepounder'lar sevkıyat yerini biliyordu bu yüzden nereye gittiğini de biliyordur. | Open Subtitles | العصابة الهاييتية، عرفوا بالضبط وقت ومكان ضرب البضاعة لذا ظننا أنهم عرفوا أين المال |
Her nokta bir zaman ve bir yer, ama burada... burada yüzlercesi var. | Open Subtitles | كل نقطة هو وقت ومكان , ولكن هناك... |
Güç gösterisinin ve diklenmenin yeri ve zamanı var. | Open Subtitles | هنالك وقت ومكان للثناء وابراز عضلات صدرك |
Böyle şeylerin yeri ve zamanı var. | Open Subtitles | هناك وقت ومكان لمثل هذه الأشياء. |
Kes şunu David. Her şeyin bir yeri ve zamanı var. | Open Subtitles | توقف "ديفيـد" , هناك وقت ومكان لكل شئ |
Here şeyin bir yeri ve zamanı var. | Open Subtitles | هناك وقت ومكان لكل شيء |
Fakat bunun bir yeri ve zamanı vardır... ve aslına bakarsan şimdi ne zamanı- | Open Subtitles | لكن هناك وقت ومكان... - وفعليا، ليس هذا هو الوقت أو |
Her kavganın yeri ve zamanı vardır. | Open Subtitles | هناك وقت ومكان لكل معركة |
Anlaşmanın yeri ve zamanı. | Open Subtitles | وقت ومكان الاجتماع |
Sadece yeri ve zamanı söyle. | Open Subtitles | فقط أعطني وقت ومكان |
yeri ve zamanı Bayan Warren. | Open Subtitles | هناك وقت ومكان السيدة وارن |
Yas tutmanın yeri ve zamanı var, ve Patty bu konuda alacaklı durumda. | Open Subtitles | ثمّة وقت ومكان للحزن، و(باتي) تستحق ذلك. |
Zaman ve yer vardır, Will. | Open Subtitles | (كان ذلك وقت ومكان سابق يا (ويل |
Bizim için Zaman ve yer var | Open Subtitles | وقت ومكان لنا |
Onlardan uzak durun. Her şeyin bir zamanı ve yeri vardır ve bu kolejdir. | Open Subtitles | ابتعدوا عنها، هناك وقت ومكان لكل شيئ |
Bu kanlı bir cinayet işlemek için ilginç bir yer ve zaman seçimi değil mi? | Open Subtitles | مع اثنين اخرين كشهود يبدو ذلك بأنه وقت ومكان غريب لارتكاب جريمة قتل شنيعة |
Ki kendisi tutuklamanın gerçekleşeceği kesin zamanını ve yerini biliyordu. | Open Subtitles | والتي عرفت وقت ومكان الأعتقال |
Bir zaman ve bir yer var. | Open Subtitles | هنالك وقت ومكان مناسبين لذلك. |