ويكيبيديا

    "وكان عليك" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • Ve
        
    • zorunda
        
    Diyelim ki biri kafana silahı dayadı Ve seçmek zorunda bıraktı. Open Subtitles مثل لو صوب أحدهم مسدسًا إلى رأسك، وكان عليك أن تختار؟
    Onlar gibi harika, akıllı Ve gösterişliymişsiniz gibi TED وكان عليك حينها الادعاء بأنك لطيف، ذكي ومتباه أيضاً
    Bir satıcıdan konuşalım, eğer bir şarap evine gidip bir şişe şarap alacak olsaydınız, Ve 8, 27, 33 dolara seçenekler olsaydı, ne yapardınız ? TED ولذا فأن تجار التجزئة، اذا كنت بصدد الذهاب لمتجر خمور وكان عليك شراء زجاجة نبيذ، ورأيتهم هنا مقابل 8، 27 و 33 دولاراً، ماذا ستفعل؟
    Hemen orada Ve o anda atama listesine karar vermek zorunda kalmışsınız. Open Subtitles وكان عليك تحديد بيان المترقين فى نفس اللحظة
    İşler sarpa sarınca tüymek zorunda kaldın, değil mi? Open Subtitles الآن خطتك أنحرفت جانباً وكان عليك الفرار أليس كذلك ؟
    Ve bana şu televizyon olayını söylemen Ve bizimkileri alması için havaalanına limuzin yollaman gerekiyordu. Open Subtitles وكان من المفترض عليكِ أن تخبريني عن أمر التلفزيون العمومي تذكرت ذلك، وكان عليك أن ترسلي ليموزين للمطار من أجل والداي
    Eğer bir suçlu olsaydı Ve senin de onu çizmeleri için polise tarif etmen gerekseydi.. Open Subtitles لو كانت مجرمة، وكان عليك أن تصفها إلى الشرطة
    - Ama duyduklarından sonra kendini kötü hissettin Ve odadan ayrılmak zorunda kaldın. Open Subtitles ...أجل ، ولكن في الجلسة قل أنك شعرت بالغثيان وكان عليك مغادرة الغرفة
    Her neyse işte, sende onunlaydın Ve ona almaması gerektiğini söylemeliydin. Open Subtitles ليس مهماً من هو الذي أخذ. كلاكما كان هناك, وكان عليك أن تخبرها أن عليها .أن لا تأخذ شيئاً
    Ve o sakızdaki DNA'yı test ettirmeliydin. Open Subtitles وكان عليك من قبل ان تفحصي الحمض النووي على تلك العلكة
    Görüşmeleri kaydedip kaydedemeyeceğini sor. Bir hata yaptığını Ve benim sana kızdığımı Ve bu nedenle baştan alman gerektiğini söyle. Open Subtitles إسأليه ما إن كان يُمكنه تسجيل المفاوضات، إخبريه انّك خطأتِ، وكان عليك فعلها من البدايه، وإنّي غاضبة عليكِ.
    Sokaklarımız gerçekten çok geniş yolu geçmek için düğmeye basabilir Ve karşıya zamanında yetişebilmek için koşmak zorunda kalabilirdiniz. TED كانت شوارعنا عريضة حقاً، وكان عليك الضعط على الزر لكي تستطيع العبور، ويجب عليك أن تركض لكي تصل إلى هناك قبل نفاذ الوقت.
    Sana bir hikaye anlattılar, sen de inanmak zorunda kaldın. Open Subtitles أخبروك كذبة وكان عليك أن تصدقها
    Tek başına Tanrı'ya inanmak zorunda değilsin, Yahudi olmaya inan yeter." (Kahkaha) Yani bu adam haham ise Ve Yahudi bir haham Ve dindar olmak için Tanrı'ya inanmak zorunda isen, oldukça mantık dışı bir sonuca varıyoruz, bu da Tanrı'ya inanmadan Yahudi bir haham olmanın mümkün olmasıdır. Yahudilik bir din değildir. TED اذ ليس عليك الاعتقاد بالله في حد ذاته، كونك يهوديا. حتى إذا كان هذا الرجل هو حاخام، وحاخام اليهود، وكان عليك الاعتقاد بالله من أجل أن تكون متدينا، لذلك فسيكون لدينا الاستنتاج البديهي المناقض لفكرة الدين اذ انه اذا كان من الممكن ان تكون حاخام يهودي من دون الايمان بالله اذا اليهودية ليست ديانه.
    Bana evli olduğunu söylemek zorunda kalmıştın. Open Subtitles وكان عليك إخباري بأنك متزوج.
    Charlotte bana Grayson'ların seni kovduğunu söyledi Ve kendi başına dönmek zorunda kalmışsın. Open Subtitles تشارلوت أخبرتني أن (جريسون) أبعدكِ وكان عليك العودة بمفردكِ.
    Lee Sang Hoon'la takılırken başın belaya girdi diye bırakmak zorunda kalmadın mı? Open Subtitles إعتقدت بأنّك وقعت في مشاكل وعلقت مع (لي سانغ هوون) وكان عليك أن تترك الملاكمة.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد