Ülke yine bölünmüştü, Malagant yandaşları, ve krala sadık kalanlar arasında. | Open Subtitles | طامعين فى غنائم الحرب و من ظلوا على ولائهم للملك |
Amerika'ya intikam almak için geldi ve kendine sadık bir grup paralı asker tuttu. | Open Subtitles | و استأجر مجموعة من المرتزقة ليظلوا على ولائهم له ليس لديه شىء ليخسره فتوجب عليها التصرف بنفس الاسلوب |
Tüm arkadaşlarına içki sonrası sadakatlerini kanıtlamaları için birilerini mi öldürtüyorsun? | Open Subtitles | هل تطلب من كلّ أصدقائك إثبات ولائهم بقتل امرئ أثناء الشراب؟ |
Ama bu insanları benim gibi tanıyabilseniz. Sabırları, sadakatleri, iyilikleri. | Open Subtitles | لكن لو عرفتيهم كما أعرفهم بصبرهم و ولائهم و طيبتهم |
Bunlar iyi adamlardır efendimiz. İmparatora sadıktırlar. | Open Subtitles | هؤلاء رجال صالحون يا سيدي ولائهم للامبراطور |
Bakanlar ona eskiden olduğu kadar sadık değil. | Open Subtitles | و لم يعد الوزراء على ولائهم له كما كانوا |
Ravens Evi'ne sadık olan sadece iki kişi tanıyorum. | Open Subtitles | اثنين من الجند أعرفهم ولائهم لعائلة الغربان |
Birbirlerini sevmeleri ve birbirlerine sadık olmak dışında anlaşamayan iki kardeş. | Open Subtitles | أخ وأخت يختلفون على كل شيء باستثناء مقدار حبهم لبعضهم البعض وكيف يكون ولائهم لبعضها البعض |
Etrafımdaki insanlar sadık kalmaya devam ederse. | Open Subtitles | فقط إذا كان الموظفين حولي ولائهم يجب أن يكون لي |
Askerlerim beni canlı görsün, kime sadık olduklarını anlarsınız. | Open Subtitles | دع رجالي يروني حياً وسترى لمن ولائهم |
sadakatlerini rahip ve rahibelere göstermek için, mezmurları, ilahileri veya duaları gün içinde belirli aralıklarla ezberden okumak zorundalardı. | Open Subtitles | لإظهار ولائهم كان الرهبان والراهبات يقرؤه المزامير، التراتيل، أو الأناشيد في أوقات معينة طوال اليوم |
sadakatlerini kanıtlamaları için müritlerini işledikleri cinayetlerle sınıyordu. | Open Subtitles | كان يختبر متّبعيه بقتلهم ليثبتوا ولائهم له |
Disiplin ve sadakatleri kesindir. | Open Subtitles | إلتزامهم و ولائهم لا شك به. |
- sadakatleri paranın yattığı yerde yatar. | Open Subtitles | ولائهم يكمن حيث يتواجد المال |
Bunlar iyi adamlardır efendimiz. İmparatora sadıktırlar. | Open Subtitles | هؤلاء رجال صالحون يا سيدي ولائهم للامبراطور |
Bu kadar sadakat için epeyce bira dolduruyor olmalı.. | Open Subtitles | هو لابد انه صب نصف الحانة لهم كي يكسب ولائهم |
Ne Araplara ne de Irak'a sadece kendilerine sadıklar. | Open Subtitles | ليسوا بعرب ولا عراقيين ولائهم لأنفسهم فقط |
Roman'ın kurtları Roman'a sadıktır. | Open Subtitles | الذئاب الرومانيه ولائهم فقط إلى الروماني |
Bunu, sadakatlerini ödüllendirmek için yaptığı söylense de aslında imparatorun o sadakati bir nevi satın aldığı da söylenebilirdi. | Open Subtitles | و كان يعلن أن ما يفعله هو شكرهم على ولائهم و بالطبع ما كان يفعل على مستوى ما هو شراء ولائهم مقدما |
Londra'daki elmas tüccarlarına bağlılıkları için mal veriliyor. | Open Subtitles | تجار الماس في لندن يحصلون على الدعم نظير ولائهم |
sadakatlerinin sadece ona karşı olduğundan emin olmak için, olgunlaşan duygularını ustalıkla işledi. | Open Subtitles | وقد تلاعب بشعورهم، حتى يضمن أن ولائهم سيكون له فقط. |
Sadakatlerinden şüphe etmemiz için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | ولَمْ يعطونا سبباً لنشككَ في ولائهم |
Irak ve Suriye' giderek , 200'den fazla Amerikalı da dahil olmak üzere bağlılık yemini ettiler. | Open Subtitles | قد سافرو للعراق وسوريا ليعلنوا ولائهم بالإضافة إلى 200 من الأمريكيين |