Sonra oturma odasındaki tüm saatlerin yanlış olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولاحظت أن كل الساعات في غرفة الجلوس كانت كلها خاطئة |
Koridorun sonunda depo olarak kullandığın boş bir oda olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ولاحظت أن لك مكتب فارغ جنوب المنطقة تستعمله للتخزين |
Onu aldığımda boğazındaki şişliğin gittiğini ama tümüyle kan içinde olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | حملته ولاحظت أن التورم حول حلقه قد زال وكان مغطى بالدماء |
Hey, Peter, çöplüğüne doğru gidiyordum... ve lise toplantının yaklaştığını farkettim. | Open Subtitles | بيتر، كنت أفتش في قمامتك ولاحظت أن اجتماع خريجي الثانوية قادم |
Bunu önce tüm Hindistan'da ve sonra da dünyanın bir çok yerinde tekrarladım ve farkettim ki çocuklar bir şeyi yapmak istiyorlarsa onun nasıl yapılacağını öğrenirler. | TED | ولكنّي قمت بتكرير هذه التّجربة في جميع أنحاء الهند ومن ثم من خلال جزء كبير من العالم ولاحظت أن الأطفال سيتعلمون القيام بما يريدون تَعَلُّمَ القيام به. |
Bugün Bay Strickland kovuldu ve arabasının hâlâ burada olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | سيّد (ستريكلاند) طُرّد اليوم، ولاحظت أن سيارته لا تزال هنا. |
Ve o filmlerde şunu farkettim: Nazi'lerin her zaman iki tür selam şekli var. | Open Subtitles | ولاحظت أن النازيين في تلك الأفلام... دائماً لديهم تحيتان مختلفتان... |
Ve farkettim ki polis ölüm oranları... | Open Subtitles | ولاحظت أن معدل وحشية الشرطة |
Birinin DKE sunucularına bir tür yazılım güncellemesi yüklediğini farkettim. | Open Subtitles | ولاحظت أن شخصاً ما قد قام بتحميل.. نوعاً ما من البرمجيات التحديثية على مخدمات (ت ا م). |