Hayır değil. Karımı oraya ulaştırın. Beş dakikada bir aramanıza gerek yok. | Open Subtitles | لا ليس على ما يرام ، احرص على أن تصل زوجتي إلى هناك ، ولا داعي لاتصالك كل 5 دقائق |
Kemanı bırakmana... Ve futbol oynamana da kesinlikle gerek yok. | Open Subtitles | لا داعي لترك الكمان ولا داعي للعب كرة القدم |
Açmanıza gerek yok at gitsin, sonra buluşma noktasına gelin. | Open Subtitles | من الجانب الشرقي ولا داعي لرفع السماعة تخلّص منه فحسب ,واذهب للإجتماع |
Ve başka bir şeye bakmama gerek yok. Bunun için buradasın. | Open Subtitles | ولا داعي للبحث عن المزيد، فهذا سبب تواجدك هنا |
Buluşabileceğimizi Ve diğer insanların bunu bilmesine gerek olmadığını söyledi. | Open Subtitles | لقد قال بأن.. يُمكننا بأن نتقابل ولا داعي للآخرين بالمعرفة. |
Söylemeye gerek yok, bu öğle yemeği asla olmadı. | Open Subtitles | ولا داعي للذكر بأننا لم نتناول الغداء اليوم سوياً. |
Sesini yükseltmene gerek yok. | Open Subtitles | ولا داعي لرفع الصوت أعلى من المستوى الطبيعي |
İşte. Kimseye söyleme Ve bana teşekkür etmene gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليك إخبار أي أحد ولا داعي لأن تشكرني. |
1700lerden kalma geleneksel bir yiyecek, ne kadar lezzetli olduklarını söylemeye bile gerek yok. | Open Subtitles | طعام تقليدي من عام 1700 ولا داعي لذكر كم هو لذيذ |
Söylemeye gerek yok ama, savaşın destekçilerinden biri. | Open Subtitles | ولا داعي للذكر، بأنه كان مسانداً قوياً للجهود الحربية. |
Kır Zıpzıpı, aile içinde gözle görülür şekilde en farklı olanıdır yani kanatlarındaki detaylara girmeye hiç gerek yok. | Open Subtitles | حسنا، الفراشة النطاطة الشهباء مميزة ظاهريا عن بقية أفراد عائلتها ولا داعي من أن تنظرين لتفاصيل الأجنحة |
Yüzük takmayı da sevmezsin zaten. Takmana gerek yok. | Open Subtitles | وأنت لست من النوع الذي يضع خاتما، ولا داعي لذلك |
Eskiden Gramery Park'ın yakınlarında otururdum oranın ne kadar pahalı olduğunu söylememe gerek yok. | Open Subtitles | اتعلمين، لقد اعتدت ان اعيش قرب غرامسي بارك ولا داعي لأن اخبركِ كم اصبحت غالية تلك المنطقة |
Ama okumama gerek yok çünkü ezbere biliyorum. | Open Subtitles | ولا داعي لأقرأها لأني حفظتها بقلبى |
İkimizin birden burada durmasına gerek yok. - Yani bütün iş bana kalacak. | Open Subtitles | واضح أن هذه حادثة ولا داعي لأن نكون هنا |
Barış için geldim. Benden korkmanıza gerek yok... ..yani sizi incitmeyeceğim. | Open Subtitles | لقد أتيتُ بسلام ولا داعي لأن تخافوا مني |
Vücut sıvılarım hakkında konuşmamıza gerek yok, gerçekten. | Open Subtitles | ولا داعي لأن نتحدث عن سوائل جسمي |
Abul bir erkek. Fısıldamana gerek yok, Cosme. Lena sağır, unuttun mu? | Open Subtitles | إنه رجل ولا داعي للهمس إنها صماء |
Bugünün hayatımın en iyi günü olması gerekiyordu ama büyük bir kargaşa içindeyim Ve üstüne bir de senin bana bağırmana hiç gerek yok! | Open Subtitles | فقد كان يُفترض بهذا أن يكون أسعد أيّام حياتي، والآن قد بات فوضى عارمة، ولا داعي لأن تصرخ علي لتزيد همّي! |
Bu gerçekten büyük bir adım. Ve aceleniz ne? | Open Subtitles | أعني أنها خطوة كبيرة جداً ولا داعي للعجلة |