Ölüm Vadisi Amerika'nın en sıcak, en kuru yeri. Orada hiçbir şey yetişmez. | TED | وادي الموت هو أكثر مكان حرارة وجفافا في أمريكا، ولا شيء ينمو هناك. |
Ama bak, hiçbir şey yok. Belki her konuda yanıldın. | Open Subtitles | ولا شيء كما ترى، ربما كنت مخطئاً بشأن كلّ شيء |
Ulaşabileceğin bir şey istediğinde onu almanı hiçbir şey engelleyemez. | Open Subtitles | تطمع في كل ما تلمس، ولا شيء يردعك من نيله |
Ve olay yeri inceleme tesisi süpürdü. halıların hiçbiri maktulde bulunan dokularla uyuşmuyor. | Open Subtitles | ولقد قامت وحدة مسرح الجريمة بفحص المكان ولا شيء من السجاد يطابق الألياف |
Ve hiçbir şey, Hiç kimse, sen bile sevgili oğlum yoluma çıkamaz. | Open Subtitles | ولا شيء ولا أحد لا حتى أنت يا ابني العزيز سيعترض طريقي. |
Şimdi o düğüne gideceğim ve söyleyeceğin hiçbir şey beni durduramaz. | Open Subtitles | الآن، سأذهب إلى ذلك الزفاف ولا شيء تقوله يمكن أن يوقّفني |
Yanında oturuyorum ve görüşleri yaşarken onu izliyorum, hiçbir şey olmuyor. | Open Subtitles | انا اجلس هنا واشاهدهُ يرى تلك الرؤى ولا شيء فعلي يحصل |
Benim teknoloji elemanım sensin. hiçbir şey ve kimse bunu değiştirmeyecek. | Open Subtitles | إنك فنّيّ التقنيّات الأجدَر، ولا شيء أو أحد كفيل بتغيير ذلك. |
Ve hiçbir şey bizi hikayelerin yaptığı kadar yaşamamızın bir amacı olduğuna inandıramaz. | TED | ولا شيء أكثر يقوم بالإثبات من حين نرتبط عبر القصص. |
Normalde genç adamların sevebileceği şeylerin hiçbiri orada yoktu: arabalar, kızlar, televizyon... Çatışma dışında hiçbir şey. | TED | لم يكن هنالك شيء كان أولائك الشبان: بلا سيارات ولا فتيات ولا تلفزيون ولا شيء ما عدا القتال. |
Yürürlükteki hiçbir şey, zengin ve fakir arasındaki uçurumun son derece ahlak dışı olduğunu göstermiyor. | TED | ولا شيء يتبعُ ذلك من المفترض أن يقترح أن الفجوة بين الغني والفقير هي أي شيء سوى أنها غير أخلاقية بشدة. |
Bu sosyal teknolojide ileri teknolojiye dair hiçbir şey yok. | TED | ولا شيء عالي التقنية حول هذه التقنية الاجتماعية. |
Aylar geçti, paralar harcandı ama gösterecek hiçbir şey yok. | Open Subtitles | شـهوراً مَضت هباءً، أمـوالاً أُهدِرَت، ولا شيء لعَرضه |
Artık lider yok, İngiliz yok, hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ليسهنـاكمزيدمنالزعمـاء، لا إنجليزي بعد الآن، ولا شيء آخر |
Doğal kaynak ve serveti alıyorlar. Bu paraların hiçbiri ülkelere dönmüyor. | Open Subtitles | ومواردهم الطبيعية وثرواتهم، ولا شيء من هذا المال يعود إلى البلاد |
Tanrının huzurunda yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz? Bu mümkün değil. | Open Subtitles | أتقسم بقول الحقيقة، الحقيقة كاملة، ولا شيء سوى الحقيقة ، ليساعدكَ الرب؟ |
Bu büyütülecek bir şey değil ve istemediğin hiçbir şeyin içinde olmazsın, tamam mı? | Open Subtitles | هذه ليس قضية كبيرة ولا شيء سيحدث أنت لا تريدينه أن يحدث، جيد؟ |
Böyle bir servetin içinde yaşamak zor olmalı. Hiç biri senin değil. | Open Subtitles | لابدّ أن يكون صعباً، رؤية كلّ هذه الثروة ولا شيء منها لكَ |