Hayatımıza anlam ve düzen katması gereken bu rutinlerimiz vardır. | Open Subtitles | لدينا تلك الروتينات، التي من المفترض أنتُعطيحياتنا.. هدف ومعنى |
Benim amacım, bu harcanan hayatlara bir amaç bir anlam vermekti ve ben bunu en çılgın hayallerimin bile ötesinde bir şekilde başardım. | Open Subtitles | هدفي كانَ أن آعطي لهذه الحيوات الضائعة غرضاً ومعنى وقد نجحت أكثر من ما كنتُ أتخيل |
Bu kuvvet kesinlikle hayatınıza bir yapı, düzen, anlam kazandırabilir. | Open Subtitles | تلك القوة يمكنها بكل تأكيد أن تمنح لحياتك كيانًا ونظامًا ومعنى |
Hayatlarımıza amaç ve anlam veren şey bu. | TED | إنه هو الذى يعطى حياتنا مغزىً ومعنى. |
Bu da demek oluyor ki eğer sizi özel olarak kenara çekip devam etmeniz için konuşmadıysam işinize derhâl son verildi. | Open Subtitles | ومعنى هذا , اذا اخذتكم على انفراد وتحدثت معكم بخصوصيه بشأن البقاء هذا يعنى انه تم اقصائكم , فى الحال |
İnanç, hayatı şekillendirip ona anlam katar. | Open Subtitles | فالإيمان يعطي للحياة طعماً ومعنى |
Ve sonra perişan oluruz, ve amaç ve anlam peşinde koşmaya başlarız, ve sonra kırılgan hissederiz, sonra birkaç bira içer ve muzlu fındıklı kek yeriz. | TED | وعندها نحس بالبؤس والشقاء ، ونحن نبحث عن غاية ومعنى ، وعندها نحس بالضعف أو بكامل الإحساس ، لذا عندها يمكننا الإستمتاع بفطيرة مكسرات بالموز وزجاجتين بيرة . |
Hayatına bir amaç ve anlam kattı. | Open Subtitles | وقد أعطى لحياتكِ هدفاً ومعنى و... |
ve onlara bağ ve anlam yüklemiş olabilir. | Open Subtitles | ويقدمُ لهم إتصالاً ومعنى |
Bir amaç ve anlam arıyordum. | Open Subtitles | أبحث عن غاية ومعنى بالحياة. |
Bu da demek oluyor ki çevrelerindeki sesler ve görüntüler sürekli onların dikkatini dağıtıyordu. | TED | ومعنى ذلك أنهم كانوا على الدوام يُقاطَعون من المشاهد و الأصوات من العالم حولهم . |
Bu demek oluyor ki o bu sırada askeri araştırma yapıyordu. | Open Subtitles | ومعنى هذا أنه قام بالتحري عنه |