Sonra bir kızın, elinde taştan üç yumurtayla ateşe yürümesini izledim. | Open Subtitles | ثم رأيت فتاة تخطو إلى نارِ كبيرة ومعها ثلاث بيضات حجرية |
Hayır, elinde kahveyle araba sürmemesi gereken sakar bir kızım. | Open Subtitles | كلا, أنا الفتاة التي لايجب أن تقود ومعها قهوة في يدها |
Diğer tarafta, elinde olumlu sonuçlar olan ve mutluluktan havalara uçan genç bir kız olabilirdi. | Open Subtitles | وفي الجهة المقابلة، مراهقة ومعها إختبار الحمل بنتيجة إيجابية، تحاول شنق نفسها |
Motor parçaları ve teknisyenlerle beraber. Bizce etkisiz haldeki U-Bot ile buluşacak. | Open Subtitles | ومعها اجزاء محرك و ميكانيكا الغواصات نحن نعتقد انه سيلتقى بالغواصة المعطلة |
Üç çocuğuyla beraber aşağıya indi. | Open Subtitles | والتى نزلت على الفور ومعها أطفالها الثلاثه |
Mantarlı, peperonili ve ekstra soğanlı. yanında da bira. | Open Subtitles | شطيرة عيش الغراب كبيرة بالببروني ومعها بصل إضافي وميتشلوب، رجاءً. |
En iyi, yeni bir dava alınca hissediyorum ve bu şekilde eski halimi ve onunla birlikte olan her şeyi geride bırakabiliyorum. | Open Subtitles | إحدى أفضل المشاعر عندما أستلم قضية جديدة ويمكنني ترك القديمة ورائي ومعها كل شيء اختبرته فيها |
Kızımız da, elinde çok pahalı bir kitapla tıpış tıpış yürüdü. | Open Subtitles | وفتاتنا تسير مبتعدة نظيفة ومعها كتاب مرتفع الثمن جداً |
elinde "mahalleye hoşgeldin" pastasıyla şu Stepford kadınlarından biri olabilir. | Open Subtitles | فقد تكون إحدى ربّاتالمنزل.. ومعها كعكة "مرحباً بكِ في الحيّ" |
Bu bir ipucu. Jocelyn Fairfield salonda, elinde bıçakla geziyor. | Open Subtitles | إنه دليل، جوسلين فيرفيلد في الصالة ومعها سكين. |
Önceden kestiremeyeceğin şeyler üzerine çok kafa yorarsan nihayetinde elinde metreyle gelen bir kadının. | Open Subtitles | إذا أخذت الوقت لتتأمل في الحياة فسوف تدرك أن إمرأة ومعها مازورة قياس هي مال في جيبي |
Yarına bir kızı ayarladım. elinde 60 dolar nakitle gelecek. | Open Subtitles | لقد رتبت كل شيء مع الفتاة لتأتي غداً في الصباح ومعها 60 دولار |
Saf dışı kalmışsa sence kartının elinde olma ihtimali var mıdır? | Open Subtitles | أمن المُرجّح أن تكون مُختبئة ومعها بطاقتها؟ |
Clark'a olan güvenim kafeteryaya olan ilgimle beraber yok olup gitti. | Open Subtitles | لقد تبخر إيماني بكلارك ومعها حماسي لمشروع المقهى هذا |
- Çünkü bebeğimle beraber gitmiş... ve nerede olduğunu bilmiyorum ve telefonlarıma cevap vermiyor. | Open Subtitles | لأنها رحلت ومعها طفلتي، ولا أعلم إلى أين، وعندما أتصل عليها، لا ترد علي. |
Sonra onunla beraber kalan gemileri ve tayfayı yok ediyor. | Open Subtitles | وبعد ذلك سيقوم بتدمير السفينة ومعها الطاقم |
Frankie şimdi randevu kartıyla beraber eve geliyor. | Open Subtitles | والآن، فرانكي ستعود للبيت ومعها بطاقة المواعيد |
Sudaki dördüncü günlerinde Doaa'nın muhtemelen nasıl göründüğü simidin üzerinde iki çocuğuyla beraber. | TED | في اليوم الرابع في البحر، ربما تكون هكذا بدت "دعاء" على طوق ومعها طفلان. |
Diamond margarita içmeden kendini iyi hissedemez, ve yanında da biraz şeker iyi giderdi. | Open Subtitles | دايمون لا تريد أن تشعر بتحسن إنها مشتاقة إلى مانجو المارغيتا. نحيلة ومعها السكر. |
4,200 ve yanında bir de polar. Salı günü görüşürüz. | Open Subtitles | 4,200 ومعها هذه البدله هدية أراك يوم الخميس |
Annemi, hafif bir kaç kitabı kalça hizasında taşır vaziyette minik tuğlalardan örülmüş sütunun yanında, arkasındaki dövme çelik kapılar hâlâ açıkken ve kılıçtan uçları Mayıs havasında siyah siyah parıldarken görüyorum. | Open Subtitles | وأرى امي ومعها كتب خفيفة تحملها تحت يدها, وتقف على الرصيف المقابل للبوابات التى لاتزال مفتوحة خلفها |
Bahar yağmurları taze çimenler getirdi ve onunla birlikte yaşam geldi. | Open Subtitles | أمطار الربيع جلبت معها العشب الطازج ومعها حياة جديدة |