Beyaz Saray'da çalışmaya devam etmenin neden sorun olacağını evlenmeden konuşmuştuk. | Open Subtitles | لقد سبق وناقشنا كيف سيشكل عملك فيالبيتالأبيض،مشكلةكبيرة. |
Pekala, kardeşinin özeline saygı duyman konusunda konuşmuştuk. | Open Subtitles | حسنٌ، سبق وناقشنا أمر احترام خصوصيّة أختكِ. |
- Denedim! - Baba, bunu konuşmuştuk! Tamam, kız biraz utangaç. | Open Subtitles | ـ أبي، لقد سبق وناقشنا ذلك ـ وماذا لو كانت خجولة بعض الشيء |
Bunu daha önce de konuşmuştuk. Çözümü oylamaya sunmayacağım. | Open Subtitles | سبق وناقشنا هذا، أودّ إحالة القرار للتصويت |
Turla büyükelçiliklerin etrafındaki kontrollü yerleri gezerken iletişimin gücünü ve önemini tartıştık. | TED | زارت الجولات الموجهة المناطق المحظورة المحيطة بالسفارات، وناقشنا إمكانيات الاتصال والنقاط الرئيسية. |
Yemekhanede oturduk ve tartıştık Başka hangi olaylar gerçekleştikleri tarihte söylenebilir | TED | لذا جلسنا في غرفة الطعام وناقشنا ما القصص الأخرى التي تستطيع الحديث عنها بينما هي في طور النشوء؟ |
Bu meseleyi konuşmuştuk, canım. | Open Subtitles | سبق وناقشنا الأمر |
Bunu konuşmuştuk. | Open Subtitles | سبق وناقشنا هذا. |
Sanırım bu konuyu konuşmuştuk. | Open Subtitles | أعتقد أننا سبق وناقشنا هذا. |
Bu konuyu konuşmuştuk Davina. Klaus hayatımı kurtardı. | Open Subtitles | دافينا)، سبق وناقشنا ذلك) كلاوس) أنقذ حياتي، وأدين له بجميل) |
- Olmaz. Bunu konuşmuştuk. | Open Subtitles | -كلّا، سبق وناقشنا هذا الأمر . |
Bu sorunu da Amerika'ya Güneydoğu Asya'dan gelen iki grupla tartıştık: 1970'lerin ortasında Vietnam Savaşı ve ABD'nin gizli Laos savaşından göçmen olarak gelmeye başlamış Hmong'lar ve bu aralar daha sıkça Myanmar'dan göçmen olarak gelen Karen'ler. | TED | وناقشنا هذه المشكلة مع مجموعتين كانوا قادمين من جنوب شرق آسيا إلى الولايات المتحدة: الهمونغ، الذين بدؤوا بالقدوم في منتصف السبعينيات كلاجئين من الحرب الفيتنامية وحرب الولايات المتحدة السرية في لاوس؛ والكارين، الذين قدموا مؤخرًا كلاجئين من مينمار. |
- Konuyu tartıştık Cathy. - Evet efendim. | Open Subtitles | -سبق وناقشنا الأمر يا (كاثي ) |