Çok şanslıyız, çünkü burada güneyde en ilginç maceralar ve inanılmaz deneyimlerle doldurabileceğimz nispeten boş bir kanvasımız olduğu için şanslıyız. | TED | ونحن محظوظون لأننا في الجنوب، لازلنا ننعم بمجال مفتوح نسبياً يمكننا ملأه بأعجب المغامرات والمشاعر المدهشة. |
İnsan gözü oldukça beceriklidir. İki göze sahip olacak kadar şanslıyız. | TED | نعم، فالعين البشرية دقيقة جدًا ونحن محظوظون لأننا نملك عينان |
şanslıyız. Nikahı Murray Amcam kıyacak. | Open Subtitles | ونحن محظوظون فعمى مورى . يجهز لمراسم الاحتفال |
Bunu yapması için, ailemizin seçilmiş olmasından dolayı şanslıyız. | Open Subtitles | ونحن محظوظون أن اسرتنا تم اختيارها لفعل هذا |
Bunu yapması için, ailemizin seçilmiş olmasından dolayı şanslıyız. | Open Subtitles | ونحن محظوظون أن اسرتنا تم اختيارها لفعل هذا |
şanslıyız ki, senin elemanın bir ikiz kardeşi varmış ve şanslıyız ki yeni eleman diş doktoru falan değilmiş. | Open Subtitles | لحسن الحظ أن رجلك كان له أخ توأم ونحن محظوظون ان شقيقه لم يكن طبيب أسنان أو شيء من هذا القبيل |
İyi bir anlaşma ve elimizde olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | إنها اتفاقيةٌ جيدة ونحن محظوظون بالحصول عليها |
Hayır, öldüğü için ve artık gerçek bir liderimiz olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | أجل، نحن محظوظون أنه قد مات ونحن محظوظون أن لدينا قائدة حقيقية الآن |
Birincisi cok şanslıyız ki teknoloji diger ulkelerin geliştigi zamana göre çok daha ileri bir noktadadır. | TED | أول شيء هو ونحن محظوظون للغاية ان التكنولوجيا وصلت الى حد بحيث أنها باتت أكثر تقدما مما كانت عليه عندما كانت بلدان أخرى بصدد التطور |
Bugün burada "Penny ile Sabah Programı"nda, onları ağırladığımız için çok şanslıyız. | Open Subtitles | ونحن محظوظون جدا هنا في برنامج "انهض وتألق مع بيني" ليكونوا معنا في الاستوديو اليوم |
Bu verilerde her bireyden birçok yanıt geldiği için şanslıyız, böylece üstün körü bir açıklamaya içerik kazandırmak için, aklın başka yerde olmasının mı mutsuzluktan yoksa mutsuzluğun mu aklın başka yere kaymasından önce meydana geldiğini, bakıp görebiliriz. | TED | ونحن محظوظون في هذه البيانات لدينا الكثير من الإستجابات من كل شخص، حيث أننا ننظر ونرى، هل الشرود الذهني يسبق الشعور بعدم السعادة ، أم أن عدم السعادة يسبق شرود الذهن ، لنستطيع التبصر في اتجاه السببية. |
Evet, onlarla iletişim halinde kalacağım.Biz çok şanslıyız, Karayipler'de minik bir adamız var ve onları oraya götürebiliyorum ve arkadaşları çağırıyoruz, ve beraber oynuyoruz, ama neler olduğu hakkında onlarla hep iletişimdeyim. | TED | نعم, أنا سـ, أنت تعلم, أكون على إتصال. ونحن محظوظون, لدينا تلك الجزيرة الضئيلة فى البحر الكاريبى و نحن نستطيع.. أن نذهب إلى هناك ونحضر أصدقائنا, و نشترك فى اللعب و أيضا أستطيع أن أظل على إتصال بالعمل. |
Ve böyle olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | ونحن محظوظون بهذا |
Emma ailemizde olduğu için asıl biz şanslıyız. | Open Subtitles | ونحن محظوظون بوجود (إيمّا) في عائلتنا |