Ve yarı logaritmik eğriler üzerindeki teknoloji hakkında konuştuğumuz bu şey yeni bir şeydir. | TED | وهذا شيءٌ جديد أننا نتحدث عن التقنية على منحنى شبه لوغاريثمي. |
bu konuma nasıl geldiğim ve bu işi neden yaptığım, bilimsel toplantılarda asla konuşmadığım bir şeydir. | TED | وهذا شيءٌ لا أتحدث عنه في اللقاءات العلمية وهذا ما دفعني إلى ما أنا عليه الآن والدافع الرئيسي لعملي. |
ve bu senin dışında başka kimsenin görmediği bir şey. VV: bu fotoğraf aslında keşif araçlarımızdan birinin. | TED | وهذا شيءٌ لم يره أحدٌ غيرك، صحيح؟ فيكتور: نعم، هذا بثٌّ من أحد المسابيرِ الآلية. |
Kaldı ki, bu sana çok zor gelecektir, George. | Open Subtitles | وهذا شيءٌ من الصعب عليك ياجورج القيام به |
Özür dilerim ama bugün doğal olmayan bir çok şey başıma geldi ve bana bu gayet doğalmış gibi geliyor. | Open Subtitles | المعذرة.لقد فعلت اشياء قليلة غير طبيعية في يومي هذا وهذا شيءٌ ليس من الامور الغير طبيعية |
Demek istediği insanlar yardım teklif ediyor, ve bu harika ve telefonlara dönüş yapılacak. | Open Subtitles | كانت تقول أن الناس يعرضون المساعدة,وهذا شيءٌ عظيم, والرد على المكالمة سيتم القيام به. |
Don Maggie'den yanına taşınmasını isteyecek ki Don ve tüm dünya için harika bir haber bu. | Open Subtitles | ودون سيسأل ماغي لتنتقل للسكن معه وهذا شيءٌ عظيم لدون، وللعالم كله |
Böylece rekabet etmeme koşulundan vazgeçtiler ki bu çok güzel bir şey, artık resmi olarak yeni bir iş arıyorum. | Open Subtitles | وأثناء فعلهم ذلك، فقد تجنّبوا بندي غير القابل للمنافسة، وهذا شيءٌ جيّد، لأنّي أبحثُ رسميًّا عن وظيفة جديدة. |
Ama artık ailen de burada. Hepimiz bu ayrıcalığa sahip olamıyoruz. | Open Subtitles | ،لكن عائلتك معك هنا الآن .وهذا شيءٌ لا يتوفر لكثيرٍ منا هنا |
Yani onun davranışını anlamak için, bizim hesaplama konusundaki sınırlarımızı da içeren bir insan zekası modeli süzgecinden geçirmek gerek. bu da çok karmaşık bir model. | TED | ولنفهمَ لمَ اختارَ هذهِ الحركةَ علينا أن نقوم بمحاكاةٍ لتحرّكاته عبرَ نموذجٍ حاسوبيّ لعملِ الدّماغ البشريّ يلتزم بمحدّدات البشرِ الحسابيّة وهذا شيءٌ معقّدٌ للغاية. |
bu gerçekten kutlamaya değer bir şey. | TED | وهذا شيءٌ يستحق الاحتفال حقاً. |
bu her zaman aklımızda tutmamız gereken bir şey: Her kamu görevlisi -- bilin bakalım -- onlar bizim için çalışıyorlar. | TED | وهذا شيءٌ علينا أن نبقيه دومًا في الحسبان: كل موظفٍ حكومي... احزروا ماذا... إنهم يعملون لخدمتنا. |
Ben onun kız arkadaşıyım ve bu özel bir şey, değil mi? | Open Subtitles | فأنا خليلته, وهذا شيءٌ مميّز, صحيح؟ |
Öyle görünüyor ki bir kısır döngüde sıkışıp kalmışsınız, bu çok... | Open Subtitles | تبدوان وكأنكما محصورتان ...في هذه الدائرة، وهذا شيءٌ |
bu tamam. Daha başlangıç. | Open Subtitles | وهذا شيءٌ طيب، لكنها مجرد البداية |
Ama şu anda seninleyim ve bu mükemmel. | Open Subtitles | ولكنّني الآن هنا معكِ، وهذا شيءٌ مثالي |
Ve bu tatsız bir durum. | TED | وهذا شيءٌ غير مريح. |
bu Eric'in söylediği bir başka şey. | Open Subtitles | وهذا شيءٌ آخر قاله إيريك |
Jake, o seni çok seviyor bu da göz ardı etmemen gereken bir şey. | Open Subtitles | (جايك)، إنّه يحبّكَ، وهذا شيءٌ لا يمكنكَ التخلّص منه هكذا فحسب. |
bu çok sık yaptığım bir şey değildir. | Open Subtitles | وهذا شيءٌ لا أقوم به غالباً |