onalrı bir çok propoganda ile satıyorlar. | Open Subtitles | والذين لا يوجد لهم نظرة ايجابية للحياة ويبيعون لهم الكثير من الدعاية |
Onlar da senin gibi insanlar. Tüm inançların dini törenlerine uygun şaraplar satıyorlar. | Open Subtitles | ويبيعون النبيذ للمراسم الدينية بجميع المعتقدات. |
Ve senin bakanların kendi çıkarları için diğerlerinin ruhlarını satıyorlar. | Open Subtitles | و وزرائك دائماً على استعداد لأن يتخلّوا عن نزاهتم ويبيعون أرواحهم |
Sonra insanları taşır, değeri yükseltir, karla satarlar. | Open Subtitles | ثم يبعدون السكان ويرفعون القيمة ويبيعون الملكيات محققين أرباحاً |
Anahtarları kopyalar, değerli eşyalar ve alarmların yerini belirler... ve bu bilgileri diğer ekiplere satarlar. | Open Subtitles | ينسخون المفاتيح، ويحدّدون أماكن المقتنيات والإنذارات، ويبيعون هذه المعلومة لطاقمٍ آخر. |
Ortalıkta gezip uyuşturucu satıyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يتجولون في الجوار ويبيعون المخدرات وكل الأشياء القذرة |
Malzeme satanlar bile var. - Biliyorum. | Open Subtitles | ـ لا يبدو أن الآباء يمانعون هذا ويبيعون الحلوى أيضا ـ أعرف هذا |
merkezinde bu isim olan bir pazarlama kampanyası başlattılar. Bay Su Sıçratan Pantolon'un tişörtlerini ve rozetlerini satıyorlar. E-kart bile yarattılar, böylece arkadaşınıza dans eden Su Sıçratan gönderebiliyorsunuz. | TED | كانت، أن صنعوا حملة ترويجية كاملة حولها. ويبيعون قمصان مستر إسبلاشي بانتس ودبابيس. وحتى أنهم صنعوا كرت إلكتروني بحيث يمكنك إرسال لصديقك إسبلاشي الراقص. |
O insanlar çingene soyundan gibiler, geliyorlar, her boku satıyorlar, birbirlerine çakıyorlar, ne yaptıklarını bilmiyorum ama onlarla pazarlık yapmanı öneririm, çok eğlenceli. | Open Subtitles | هؤلاءالناسكأنهممنسلالةالغجر , يأتون إلى هنا, ويبيعون أغراضهم. ويتضاجعونمعبعض, أنا لا أعلم ماذا يفعلون. لكن,أنتستحصلعلى المساومة, الكثير من المتعة هناك. |
Önce krala meydan okuyup izni olmadan nehrin yukarısı yakasından köle satıyorlar. | Open Subtitles | ويبيعون العبيد من النهر بدون إستئذان |
Mülteci kampalrında tavuklarla çalışıyor, yumurtalarını küçük meblalara satıyorlar, veya onları ailelerini beslemekte kullanıyor, tavukları ve sebzeleri ile artık kendilerini çaresiz ve ve başkalarına bağımlı hissetmekten kurtulup, gururlanmış ve güçlenmiş hissediyorlar. | TED | إنهم يعملون في معسكرات اللاجئين، والدجاج ويبيعون البيض للحصول على القليل من المال، أو يستخدمونه لتغذية أسرهم. ويشعرون بالفخر والقدرة على ذلك لأنهم لم يعدو عاجزين أو يعتمدون على الآخرين بخضرواتهم ودجاجهم. |
Beraber büyüyüp beraber satıyorlar. | TED | يزرعون كلهم ويبيعون معًا. |
Kedileri yakalıyorlar ve derilerini satıyorlar. | Open Subtitles | يصيدون القطط ويبيعون جلودهم |
İnsanları kaçırıp satıyorlar. | Open Subtitles | إنّهم يخطفون ويبيعون الناس. |
Bir cihaz satıyorlar. | Open Subtitles | ويبيعون لك ايضاُ --- |
Bak, insanlar işten çıkarıldıklarında kavga etmeye başlarlar... ve sonra boşanırlar, evlerini satarlar. | Open Subtitles | -ربّما عندما تفقد الناس وظائفها تبدأفيالشجار... وبعد ذلك يحصلون على الطلاق ويبيعون بيوتهم |
Çetelere katılırlar, uyuşturucu satarlar. | Open Subtitles | ينضمون للعصابات ويبيعون المخدرات |
Yaparlar,alırlar,satarlar. | Open Subtitles | يبنون يشترون ويبيعون |
Uyuşturucuyu ülkemize getirip satanlar toplumumuzun güvenliği için teröristler ve dış diktatörlükler kadar tehlikelidir. | Open Subtitles | هؤلاء الذين يهربون ويبيعون المخدرات .. يعتبرون خطيرون على مجتمع أمتنا مثل أيّ إرهابي أو دكتاتور أجنبي. |