Ve herkes birbiri ile konuşuyor. Bunlar artık haritada yalıtılmış noktalar değil, bizim yarattığımız bir ağ. | TED | ويتحدث الجميع مع بعضهم البعض. لم تعد نقاط متفرقة على الخارطة بتاتاً، إنها شبكة قمنا نحن بصنعها. |
Yürüyüp, konuşuyor ve eski hayatı da hatırlıyor ama artık sen değilsin. | Open Subtitles | ويمشي ويتحدث و ويتذكر حياتك ولكنه ليس أنت |
Cevap veriyor, başkasıyla konuşurmuş gibi kendi kendine konuşuyor. | Open Subtitles | ويجيب على الهاتف ويتحدث الى نفسه إلا انه شخص آخر |
Tıpkı onlar gibi görünen, konuşan ve davranan bir model? | TED | نموذجاً يبدو ويتحدث ويتصرّف مثلهم تماماً؟ |
Onu gördüm, durdum, ve geri gelip seninle konuşması için onu ikna ettim. | Open Subtitles | رأيته، ثم توقفت و أقنعته ليعود ويتحدث إليك |
Ne içtiğini ne de konuştuğunu gördüm. | Open Subtitles | فهو لا يشرب على الاطلاق ويتحدث حتى أقل من ذلك |
1-14 deki adamın sorunu ne, ne zaman dışarı çıksam beni takip ediyor ve konuşmaya çalışıyor. | Open Subtitles | ماخطب الرجل في غرفة 114 ؟ في كل مرة أعبر بالجانب يتبعني ويتحدث إليَّ |
Çenesi düşük ihtiyar çok konuşurdu. | Open Subtitles | ان هذا العجوز القديم كان يدردش ويتحدث كثيرا |
konuşacak kişi sen değilsin, sadece partiyi planlıyorsun, hiçbiriniz de hiçbiriniz, bu kadının arkasına saklanmak yerine direkt benle konuşamadınız öyle mi? | Open Subtitles | ولستِ انت الشخص الذي سيتكلم انت فقط المخططه لهذا التدخل .. واحد منكم واحد منكم كان يجب ان يتجرأ .. ويتحدث معي |
Bir saat önce karşımda oturmuş benimle konuşuyordu. | Open Subtitles | كيف حدث ذلك؟ كان جالس ويتحدث معي منذ ساعة |
Kalktı, konuşuyor ama el ve ayaklarını yeniden kullanması kafatasındaki çatlağın iyileşmesinden daha uzun sürecek. | Open Subtitles | لقد استيقظ ويتحدث شفاء الذراع والكتف سيتطلب وقتا بسبب تمزقهما جراء دخول شظايا بها |
- Çatıya çıktı. Saçma sapan konuşuyor. | Open Subtitles | أنه في الأعلى على السطح، ويتحدث بطريقة جنونية. |
Geceleri yanıma gelip, benimle konuşuyor. Onlara söylemelisin. | Open Subtitles | إنهُ يأتي في الليل ويتحدث إليَ عليكَ ان تخبرهم |
Şimdiyse yazılımındaki 'arka kapıyı' düzeltmeye çalışyıor ve senin gibi şirket adamlarıyla konuşuyor. | Open Subtitles | والآن يحاول أن يصلح الأمور عن طريق إدخال باب سري في تصميم البرنامج ويتحدث لشركات نصابة مثل شركتك |
Bu adamlar zaten diken üstünde ama bizimki kaptanın yalanlarından hırsızlığından bahsederek onları daha da kızdıracak ve sonra terk edilmiş bir sahilde, seçim konuşuyor olacağız. | Open Subtitles | وهو يريد أن يغضبهم أكثر بإخبارهم عن قبطان كاذب ولص ثم يقف على شاطئ مهجور ويتحدث عن انتخابات |
Evet, bir prens gibi görünüyor ve bir uşak gibi konuşuyor ama üstünkörü nedenler adını onunkinin yanına yazdırmak için yeterli değil. | Open Subtitles | نعم بالطبع,هو يبدو مثل امير ويتحدث مثل كبير الخدم, لكن تلك الاسباب السطحية ليست سبباً لتجعلك تكتبين اسمك بجانب اسمه |
Sakallı, İspanyolca konuşan. Hakiki bir gizli polis olacağını söyledim. | Open Subtitles | لديه لحية ويتحدث الأسبانية ويصلح كضابط للعمليات السرية |
Bu genç adam hayatında yürüyen ve konuşan makina görmedi. | Open Subtitles | حتى هذا الأسبوع، ذلك اليافع ربما لم يرَ آلة قطّ، ناهيك أن المرء يسير ويتحدث. |
Bence, bu beyefendi şüpheli biri ve birinin onu bulup konuşması gerek. | Open Subtitles | بالنسبة ليّ، هذا السيّد المثير الإهتمام وعلى أحدهم يجب أن يجده ويتحدث إليه. |
Oturup konuşması bile şaşırtıcı. | Open Subtitles | لا أصدق بأنه يجلس ويتحدث بحالته هذه |
Ondan birkaç gece önce onun banyo lavabosunun altında bağdaş kurmuş bir şekilde ağlayarak kendi kendine konuştuğunu gördüm. | Open Subtitles | أقصد عدة ليالي قبل ذلك أنا رأيته يهذي بشكل هلوسات ويتحدث إلى نفسه |
cezaevi nakil aracının şöforü hakkında. uyanıp konuştuğunu söylüyor. | Open Subtitles | إنه بشأن سائق شاحنة السجن إنها تقول أنه مستيقظ ويتحدث. |
Ayaklanıp konuşmaya başladığını söyledi ama telefona vermiyor. | Open Subtitles | لقد قالت انه صاحي ويتجول ويتحدث لكنها لا تضعه على الهاتف |
Dünyadaki güzellikleri fark eder, onlar hakkında okuldaki diğer çocukların konuşamayacağı şekilde konuşurdu. | Open Subtitles | كان يلاحظ تلك التفاصيل الموجودة في العالم ويتحدث عنها بطريقة لا يفعلها أي شخص آخر في الثانوية |
Böyle bir adamın GP ile konuşacak nesi olabilir bizi ispiyonlayacak. | Open Subtitles | الآن , ماذا يفعل شخصاً كهذا ويتحدث مع السلطة المحلية ؟ سوف يشيء بنا |
Kendisini kaydettirdi ve sonra, gelen ön seçim için eğitim aldı ve seçim gününde sadece çıkarma dağıtmıyor seçmenlerle konuşarak insanları oy vermeye teşvik ediyor ve yoldan geçenlerle seçim hakkında konuşuyordu. | TED | سجّل نفسه، ومن ثم تعّلم عن الانتخابات التمهيدية المقبلة وفي يوم الانتخابات، كان هناك لا يوزع الملصقات وحسب، بل يدردش مع الناخبين ويشجع الناس ليصوتوا، ويتحدث مع العابرين عن الانتخابات. |