Ve yemeği, mahkumun tanıdığı ve güvendiği bir keşişe ver. | Open Subtitles | وليوصلها الى السجين راهب هو يعرفه ويثق به |
İyi tarafı bu onu tanıdığı ve güvendiği biriyle ev ortamında yaşamasına olanak sağlar. | Open Subtitles | حسناً, الشئ الجيد هو إنه بيت بيئي مع شخص يعرفه ويثق به |
Alon Strauss tanıdığı ve güvendiği birine kapıyı açtı. | Open Subtitles | آلون ستراوس " فتح الباب لشخص يعرفه ويثق به " |
Doğru, tanıdığı ve güvendiği biri olması gerekiyordu. | Open Subtitles | إذاً لابد من شخص يعرفه ويثق به |
Tabii, yanında tanıdığı ve güvendiği birisi yoksa. | Open Subtitles | إلا إذا كان هناك مع شخص يعرفه، ويثق به |
Diyordun ki, güvenlik elemanı, Bay Alafa, tanıdığı ve güvendiği biri tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | قتل من شخص يعرفه ويثق به |
Sully'nin tanıdığı ve güvendiği başka bir polis arıyoruz. | Open Subtitles | نحن نبحث عن شرطي آخر، شخص يعرفه (سولي) ويثق به. |