[O'Bannon] İşte orada, tam vaktinde, işçi ücreti olan bi çuval parayı taşıyor. | Open Subtitles | ها هو قادم فى ميعاده بالضبط ويحمل مبالغ الرواتب الكبيرة |
55 galonluk dizel yakıtlara bağlanmış durumdalar.... ...ve uzaktan kumandalı patlatıcıyı her zaman yanında taşıyor. | Open Subtitles | إنّها موصولة ببراميل وقود ديزل بسعة 55 غالوناً ويحمل معه زرّ تفجير عن بعد طوال الوقت |
Halkın Sanatçısı unvanını elinde tutuyor. | Open Subtitles | البطل الاول في التزلج. ويحمل رتبة فنان الشعب. |
Şu anda Martinson Kahvecilik'ten bir delikanlı elinde bir çekle buraya doğru koşuyor. | Open Subtitles | في هذا الوقت هناك طفل يجري قادماً من قهوة مارتينسون ويحمل في يده شيكاً |
Bu görünmez döner bir yüzük ve onunla kötülüğün gücünü taşır. | Open Subtitles | انه خاتم يحولك الى غير مرئى ويحمل في طياته قوة الشر. |
Bu gemiyi keşfetmiş olabilecek ve bu silahı taşıyan kişi muhtemelen bizim katilimiz. | Open Subtitles | لو وجدنا غواصاَ مؤهلاَ قام باستكشاف ذلك القارب ويحمل هذا السلاح فهو قاتلنا |
Çocuk sekiz yaşlarındaydı. Şort giyiyor ve çok büyük bir sırt çantası taşıyordu. | Open Subtitles | يبدو في الثامنة من عمره، يلبس سروالا قصيرا ويحمل حقيبة ضخمة على ظهره |
Birinci sınıfta oturuyor. Kıvırcık saçlı, gitar kabı taşıyor. Ne olmuş ona? | Open Subtitles | يجلس في الدرجة الأولى وشعره أجعد ويحمل حقيبة غيتار؟ |
Arapça'da bir cümle, kelime ya da bir tabir yazmak bir denklem oluşturmak gibi, çünkü her parça son derece net ve çokça bilgi taşıyor. | TED | إن كتابة كلمة أو عبارة أو جملة في اللغة العربية تشبه صياغة معادلة رياضية، لأن كل جزء منها دقيق للغاية ويحمل العديد من المعلومات. |
- Başka bir adın arkasına saklanıyor, ...silah taşıyor. | Open Subtitles | يختفي خلف اسم مُستعار, ويحمل سلاح. |
Herkes sarhoş, maske takıyor ve sahte silah taşıyor. | Open Subtitles | الكل ثمل ويرتدي قناع ويحمل مسدس مزيف |
"Aynı anda, bir diğer tren saatte 30 mille seyrediyor... ..ve Phoenix'ten Santa Fe'ye doğru yolculuk yapan 40 yolcu taşıyor. | Open Subtitles | "في ذات الوقت، يمر قطار محلي بسرعة 40 ميل في الساعة، ويحمل 40 راكباً يغادر (فينكس) متوجهاً إلى (سانتا في) |
Tabii ki, hedefiniz elinde de monte bir tabancayla 13 yaşında bir çocuğa dönerse, ...taktiksel yanıtınızı başka bir şeye dönüştürür. | Open Subtitles | ..بالطبع , إذا تبين ان هدفك هو طفل يبلغ 13 عاماً ويحمل مسدس مفكك هذا يغير الأستجابة التكتيكية نوعاً ما |
Film çekiminde yanında duruyor. Düz, uzun saçları var. elinde de bir kamera. | Open Subtitles | هو معك في اللقطة ذو شعر طويل وناعم ، ويحمل كاميرة فيديو |
Onu ilk gördüğümüzde, ...üzerinde uzun kollu bir tişört, elinde bir tabanca vardı. | Open Subtitles | عندما رأيناه أولاً كان يرتدي قميص وشورت ويحمل مسدساً. |
O karanlık, yaklaşan, güçlü ve elinde ilkel bir silah tutan biri. | Open Subtitles | إنّه مُظلم، يلوح في الأفق، قويّ، ويحمل سلاحاً بدائيّاً. |
Bunlar da sıvıyı idrar torbası olarak bilinen içi boş organa taşır. | TED | ويحمل الحالبان البول نزولًا إلى عضو أجوف يسمى المثانة. |
Amerika için bayrak taşır. | Open Subtitles | ويحمل العلم الأمريكي من بداية البلاد إلى نهايتها؟ |
Benim için sade ve sadece bu dünyayı reddeden bir varlık ve bu reddediş düşüncesini kalbinde taşıyan bir şeysin. | Open Subtitles | أنت تمثّل شيئاً واحداً بالنسبة لي ،أنت الذي يرفض هذا العالم ويحمل تلك الفكرة في قلبه منطلقاً كالسهم صوب هدفه |
Onlara bu istasyondan zorla kaçırılan kafkas, erkek, 20'li yaşlarda, kahverengi bir ceket giyen ve siyah bir çanta taşıyan birisini aradığımızı söyle. | Open Subtitles | أخبرهم أن لدينا رجل قوقازي، في أوائل العشرينات, يرتدي جاكيت بني ويحمل حقيبة سوداء تم اختطافه من هذه المحطة |
Alman postalları giyiyor ve sıska bir askeri taşıyordu. | Open Subtitles | كان يرتدي جزمة ألمانية ويحمل حزام جندي رقيق الصنع |