Çevrimiçi olmamızı ve farklı dosya türlerini yükleyip oynatabilmemizi sağlıyor. | TED | أنه يسمح لنا بالحصول على الإنترنت، ويسمح لنا بتحميل الملفات تنسيقات مختلفة واللعب بها. |
Silahı içine koyuyorsun, yuva dönüyor, ateş edenin köşenin bu tarafından nişan almasını sağlıyor. | Open Subtitles | السلاح يقف في الداخل والحاضن يلتف ويسمح للقاتل التصويب حول الركن |
Silah ona güç veriyor ve uzaktan öldürmesini sağlıyor. | Open Subtitles | المسدس يعطيه القوة ويسمح له بالقتل بالبعد عن الضحايا |
İyi öğretmenleri fark edip, onlardan kullandıkları teknikleri öğrenme şansı veriyor. | TED | ويسمح لنا بمعرفة من يعمل بشكل جيد, لدعوتهم, لنتعرف على تقنياتهم. |
Bu garip bir şey ve bu iki şeyin çözülmeden kalmasına izin veriyor. | TED | إنه أمر غريب، ويسمح بهذين الأمرين أن يكونا دون حل. |
Albert, belirsizlik ilkesi çalışıyor, işliyor ve kuantum dünyasından faydalanmamızı sağlıyor. | Open Subtitles | ألبرت،هذ المبدأ يعمل, وينجح ويسمح لنا بالاستفادة من عالم الكم |
Albert, belirsizlik ilkesi çalışıyor, işliyor ve kuantum dünyasından faydalanmamızı sağlıyor. | Open Subtitles | ألبرت، يعمل مبدأ عدم اليقين، فإنه يعمل ويسمح لنا بالاستفادة من عالم الكم |
Şu an uçurduğumuz aracımızın diğer elementlerinden biri yoğunlaştırılmış likit oksijen ve roket petrolü kullanmamız, yani aşırı soğuk ve araç içine daha fazla itici yüklemenizi sağlıyor. | TED | أحد العناصر الأخرى للمركبة التي تحلق الآن هي أننا نستخدم بالفعل الأكسجين السائل المكثف ووقود الصواريخ المكثف، لذا يكون بارداً للغاية، ويسمح بشحن المزيد من الدافعات في المركبة. |
Wraith DNA'sını ayıklıyor, ve onların zamanla orijinal insan formuna dönmelerini sağlıyor. | Open Subtitles | انه يزيل جينات (الريث), ويسمح لهم باسترجاع هيئتهم البشرية الاصلية, خلال الوقت. |
Özel şeyler yapmamı sağlıyor. | Open Subtitles | ويسمح لي بالقيام بأشياء مميزة |
Özel şeyler yapmamı sağlıyor. | Open Subtitles | ويسمح لي بالقيام بأشياء مميزة |
Ve Micheal'ı işin başına koymama olanak sağlıyor. | Open Subtitles | ويسمح لي لجعل (مايكل) في الواجهة |
Ve ayrıca biliyordu ki bu bize bir güven duygusu veriyor ve birer tasarımcı olarak yaratıcı riskler almamıza izin veriyordu. | TED | وكان يعلم أن ذلك يعطينا نوعا من الثقة ويسمح لنا بأخذ نوع المجازفات الخلاقة التي يجب أن نأخذها كمصممين. |
Boş saatlerde gelmeme izin veriyor çünkü herkesin bildiği gibi o da biliyor ki asla özel bir ajan olamayacağım. | Open Subtitles | ويسمح لي بالقدوم في ساعات الراحة، لأنه يعلم مثل الجميع أنّي لن أغدو عميلاً |