Hayır, erkek arkadaşım çöpteki bandajı buldu ve sen olduğunu biliyor. | Open Subtitles | كلا، وجد صديقي ضمادك في القمامة ويعرف أنه أنت أنك كنت هنا |
Zeki bir arkadaş, yani biliyor ki beyaz topa vurduğunda, size bir denklem yazıp kırmızı topun tam tamına nerede banda çarpacağını, ne kadar hızlı gideceğini ve nerede duracağını söyleyebilir. | TED | إنه رجل ذكي ويعرف أنه عندما يضرب الكرة البيضاء يمكن أن يكتب لك معادلة تحدد أين ستضرب الكرة الحمراء الجوانب، وكم سرعتها وأين سيكون موقعها الأخير. |
Ve biliyor ki, eğer bildiklerimi size söyleyerek onu gömmezsem, bu sefer polislere söylerim ve onu gerçekten gömmüş olurum. | Open Subtitles | ويعرف أنه لو لم يُقتل بإخباري لك... فسأخبر الشرطة وسيُقتل بحق |
Lowry göze batmamaya çalışıyor, izlendiğini biliyor. | Open Subtitles | (لاوري) متوارٍ عن الأنظار ويعرف أنه يتعرض للمراقبة |
Ve Kirkin için çalıştığını da biliyor. | Open Subtitles | (ويعرف أنه يعمل لدى (كيركين |