Bunu yapıyorlar, çünkü yeterli bilgileri yok. | TED | ويفعلون ذلك لأنه ليس لديهم معلومات كافية. |
Sonra hastalarım kapıdan çıktıklarında ne yapacaklarsa onu yapıyorlar. | Open Subtitles | لمدة 45 دقيقة بعدها يخرج مرضاي من الغرفة ويفعلون الذي يريدونه |
- Kendini değersiz hissetmeni sağlamaya uğraşıyorlar, Ellen May. - Hayır. Mükemmel, özel bir insan olmadığına değersiz olduğuna inandırıyorlar ve bunu kendi korkuları ve açgözlülükleri yüzünden yapıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يحاولون خزيك , وإخجالك بالإعتقاد أنك أقل من مخلوق مميز جميل , ويفعلون ذلك جراء جشعهم التام |
Ama aralık çok uzun olduğunda ya da geniş nehir yataklarında ağaçlardan inerek sıra dışı bir şey yaparlar. | Open Subtitles | لكن حيثما تكون الفجوة واسعة جداً أو هناك مسافاتٌ جرداء من ضفة النهر، يهجرون الأشجار ويفعلون فعلةً تثير العجب |
Hayvanat bahçesinde yaşar, dediğimizi yaparlar. | Open Subtitles | انهم يعيشون في حدائق الحيوانات ويفعلون ما نأمرهم به |
Sonra bir ay, bir hafta, bir gün sonra tekrar sokaklara dökülüp aynı şeyleri yapıyorlar. | Open Subtitles | ومن ثم بعد شهر أسبوع أو يوم يرجعون لشوارع ويفعلون ماكانوا يفعلون |
Ve doğru olanı yapıyorlar, her ne kadar acı verse de... | Open Subtitles | هل تعلم؟ ويفعلون ما هو الحق، حتى عندما يضر. |
Benim bayramımda yumurta, tavşan ve şekerle hala benim adıma kutlama yapıyorlar. | Open Subtitles | في أيام مهرجاني، لايزالون يفطرون على البيض والأرانب والحلوى ويفعلون ذلك تحت اسمي. |
Ve onlar bizim hep, anlayamadığımız büyük miktarlarda verilerle karşılaştığımızdaki gibi yapıyorlar -- onlara bir isim ve hikaye veriyorlar. | TED | ويفعلون هذا على الدوام عندما يلاحظون تحرك كم هائل من المعلومات دون أن يستوعبوا ماهيته ومايحدث هو انهم يطلقون الاسماء على الخوارزميات ومن ثم يقصون قصتها |
Ama demeye çalıştığım bu aşırı tutucu Müslüman hareketlere meydan okumalıyız çünkü insan haklarına bir tehditler çoğunlukta Müslüman yerlere karşı ve bunu değişik şekillerde yapıyorlar, en belirgin olanı sivillere direkt saldırılarla bunları yapan silahlı gruplar tarafından. | TED | ما أقوله هو أننا يجب أن نتحدى هذه الحركات الأصولية الإسلامية لأنها تهدد حقوق الإنسان من خلال استغلال الغالبية المسلمة، ويفعلون ذلك بعدة طرق مختلفة، أوضحها هو الهجوم المباشر على المواطنين من طرف المجموعات المسلحة التي تتبنى هذه العلميات. |
Leziz domuz taşağı yapıyorlar. | Open Subtitles | ويفعلون كرات لحم الخنزير كبيرة |
Ve bunu iki tarafta da oynayarak yapıyorlar. | Open Subtitles | ويفعلون هذا باللعب على الطرفين |
Bunları hep Karanlık adındaki bir canavar için yapıyorlar. | Open Subtitles | ويفعلون كل ذلك لاجل وحش يدعى الظلام |
Bunu da karanlıkta saklanarak yapıyorlar. | Open Subtitles | ويفعلون ذلك عن طريق الإختباء في الظلام |
Koch Şirketleri, dünyada fosil yakıttan çıkar sağlayan özel şirketlerin en büyüklerinden biridir ve bu zenginliği korumak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. | Open Subtitles | صناعات "كوتش" أحد أكبر الشركات الخاصة المبنيّة على الوقود الحفري بالعالم أجمع ويفعلون كل ما بوسعهم لحماية ثروتهم |
Çocuklar her nerede iseler oradaki insanların yaptığı şeyi yaparlar. | Open Subtitles | الفتيان يذهبون إلى أي مكان، ويفعلون أي شيء. |
Etik savaşmazlar ve kazanmaları için gereken her şeyi yaparlar. | Open Subtitles | إنهم يقاتلون بطرق غير نظيفه ويفعلون المستحيلن ليفوزو |
Ve bunu senin gibi tombul, ufak lordlar yaz günlerini rahatlık ve huzur içinde geçirebilsin diye yaparlar. | Open Subtitles | ويفعلون ذلك ليتسنّ لسادة متفخة مثلك التمتع بعصرهم القائض في سلام ووئام |
Yani, gangsterler kötü ve yasadışı şeyler yaparlar. | Open Subtitles | أعني أن العصابات أشخاص سيئون ويفعلون أشياءً غير قانونية، |
Öfkelerine yenilip pişman olacakları şeyler yaparlar. | Open Subtitles | قد يفقدون اعصابهم ويفعلون شيئا يندمون عليه |
Balıklar, suda kendi şeylerini yaparlar ve... | Open Subtitles | الأسماك، ويفعلون كل شيء في الماء، وأن... |