Kapıyı açık bırakır ve yağmurun bilinmeyenleri kucağına getirmesini bekler. | Open Subtitles | بل يترك الأمور تأخذ مجراها وينتظر أن يطلبوا المساعدة منه. |
Sıçan ha. O koşturmayı reddeder. İçer ve bekler. | Open Subtitles | اللعنة، إنّه يرفض أن ينصت لمضايقاتهم، لذلك يشرب وينتظر |
Bir yer var karanlık bir yer eski bir kötülük orada geri dönmeyi bekler. | Open Subtitles | انه هناك في مكان مظلم حيث يستقر الشر وينتظر العوده |
Bu sefer orada bekledi. | Open Subtitles | وهذه المرة يترقب وينتظر |
Daha iyi bir şeyleri beklerken Canarro için koruma işlerine bakıyor. | Open Subtitles | يقوم ببعض أعمال الحماية لدى كارنولي وينتظر أمر أفضل |
Muhbirimiz saat 14.00'da Küba'ya iniş yapmış Prag uçağını bekliyormuş. | Open Subtitles | هدفنا وصل الى كوبا في الساعة 2ظهرا وينتظر طائرة لبراغ |
Posta güvercinlerinden uçaklara her şey hazır ve bekliyor. | Open Subtitles | ليله هادئه مقمره كل شئ معد وينتظر من الطائرات حتى أعشاش الحمام |
Büyük ihtimalle bu konuşmayı öngörmüştür ve gideceğimiz yöne doğru hamlesini yapmak için bekliyordur. | Open Subtitles | من المرجح إنه متوقع هذا الحوار بينا وينتظر الهجوم على أيّ جهة نتحرك ضدها. |
Sahte karınca deliklerini açıp gerçek yemin içeri gelmesini bekler. | Open Subtitles | يبني بيوت نمل مزيفة ويكمن بداخلها وينتظر النمل ليأتي ويدخل إليها |
bekler, bekler ve bir anda insanları sıradışı davranmalarına zorlar. | Open Subtitles | يبقى وينتظر ثم ينفجر , والناس تتصرف بطرق لم تفعلها من قبل |
Geyikleri cezbetmek için kayatuzlarını bırakır sonra bir yere çömelip avının ona gelmesini bekler. | Open Subtitles | ، يضع صخرة ملح ليجذب الأيّل ، ثمّ يجلس بمكانٍ ما . وينتظر فريسته كي تأتي إليه |
Yerini seçer, kalabalığı bekler sonra buza doğru yürürdü ve bam! | Open Subtitles | يختبئ في مكانه وينتظر ليزدحم الطريق عندها يمشي على الجليد ويصطدم بأحدهم |
Size bir fiyat verir ve sizin de ona bir fiyat teklif etmenizi bekler. | Open Subtitles | إنه يقدم لك عرضاً وينتظر أن تفعل المثل |
Aslan ise yalnızca oturur ve bekler. | Open Subtitles | لذا الاسد يجلس وينتظر |
Yani gizemli adamımız aş evine gitti, Hixton'ı bekledi sonra onu nereye götürdü? | Open Subtitles | إذن، رجلنا الغامض يذهب إلى مطبخ الحساء وينتظر (هيكستون) ومن ثمّ يأخذه إلى أين؟ |
Charles Fox izledi ve bekledi. | Open Subtitles | (تشارلز فوكس) ظل يراقب وينتظر |
Dava açılması için gereken süreci, mahkeme tarihini beklerken hala bir bodrumda bekliyor olacak ve su ya da yemek getirecek kimse olmayacak. | Open Subtitles | ونحن لا نعرف مكانها بينما هو محجوز في تحقيق وينتظر بيانات المحكمة |
- Biliyorum. Ama Dresden gibi biri 10 yıl intikam almayı beklerken boş, boş oturmaz. | Open Subtitles | أعرف، لكن شخص مثل "دريسدين" لا يبقى متجاهلاً لمدة عشرة سنوات وينتظر الانتقام |
Parmağını doğrultan kişi sendin... Tüm Salem nefesini tutup beklerken. | Open Subtitles | ... انه انت من يشير بالاصبع بينما كل من في سايلم يحبس انفاسه وينتظر |
Arabasında oturuyor ve arabanın sahibinin gelmesini bekliyormuş böylece, ehliyet ruhsat bilgilerini değiştirip, özür dileyebilsin diye. | Open Subtitles | يجلس في سيارته وينتظر إلى أن... يظهر الشخص الآخر... حتى يتبادل الرخصة والتسجيل... |
Birinin mirasında gözü mü varmış? Ölmesini mi bekliyormuş? | Open Subtitles | أهناك شخص ما يطارده، وينتظر موته؟ |
Jason hazırlandı ve bekliyor. | Open Subtitles | عندي فريق واقف جاهز للزراعة جيسون مجهز وينتظر |
Herkes hazır ve bekliyor. | Open Subtitles | الجميع جاهز وينتظر |
Büyük ihtimalle bu konuşmayı öngörmüştür ve gideceğimiz yöne doğru hamlesini yapmak için bekliyordur. | Open Subtitles | وقد معظمهم من المرجح المتوقع هذه المحادثة بالذات وينتظر في الإضراب أي اتجاه نتحرك. |