Sonuç olarak ben de özel avukatlığa başlamaya karar verdim Ve Afgan Mahkemelerinde dava açan ilk yabancı oldum. | TED | إذن و نتيجة لذلك، قررت أن أفتتح مكتب محاماة خاص، و أصبحت أول أجنبي يرفع دعوى في المحاكم الأفغانية. |
Onlar, Çin insanının haksızlığa Ve baskılara karşı mücadele eden koruyucuları. | Open Subtitles | و أصبحت هذه الجماعة بمثابة الحارس للشعب الصيني تُقاوم الظلم والطُغيان |
Üzgünüm ama düşmanın biri elimizden lazer silahımızı alır Ve odanın diğer ucuna atarsa diye göğüs göğüse muharebe çalışmamız gerek. | Open Subtitles | آسفة لكن علينا ممارسة القتال الإلتحامي في حالة أن ضرب العدو أسلحة الليزر التي معنا و أصبحت بعيدة عن متناول أيدينا |
Üç kadını öldür Wilson'ı suçla, kitap yaz Ve zengin ol. | Open Subtitles | أنت قتلت 3 فتيات، لفقت التهمة لويلسون،ألفت كتابأً، و أصبحت غنياً. |
Bunu da zihnime atarak daha fazla araştırmaya Ve tetkik etmeye başladım Ve bu bir tutkuya dönüştü. | TED | ,لذلك, ومع وضع ذلك بعين الإعتبار بدأت أبحث أكثر , و أستكشف أكثر .و أصبحت متحمسة جداّ |
diye düşündüm. Ve yaptım, ters uçuşu öğrendim Ve akrobatik uçuş eğitmeni oldum. | TED | و فعلت ، تعلمت كيف أطير رأسا على عقب و أصبحت مدربة طيران بهلواني. |
Bilgisayarlar rahatlıkla kullanabileceğimiz araç-gereçlere dönüştüler Ve kazandıkları birçok işlevle o dönemde daha etkili hale geldiler. | TED | واصبحت الحاسبات أدوات و حصلوا على المزيد من الأدوات التي يمكنهم استخدامها و أصبحت أكثر فاعلية خلال ذلك الوقت |
Altı yıl kadar önce ameliyat yapmayı bıraktım Ve bir çok insanın bildiği gibi tam gün yazar oldum. | TED | توقفت عن إجراء العمليات الجراحية منذ ست سنوات مضت و أصبحت كاتب بدوام كامل، كما يعلم أشخاص كثيرون. |
Ying bu sorunu tüm yayların Ve okların aynı şekilde tasarlanması üzerinde ısrarcı olarak çözdü, böylece değiştirilebilir oluyorlardı. | TED | قام ينغ بحل تلك المشكلة من خلال الإصرار على تصميم الأقواس والسهام كافة بشكل متماثل، و أصبحت بذلك قابلة للتبادل. |
Ardından kuşlar geldi; tohumları da beraberinde getirdiler. Ve öbeğimiz tam bir yaşam vahasına dönüştü. | TED | ثم أتت الطيور، حاملة معها بذور و أصبحت كومتنا واحة للحباة |
Ve nihayet bayraklarını asıp ULUSAL EGEMENLİKLERİNİ güç koşullarda da olsa ilan ediyorlar. | TED | و قد رُفع العلم الهندي و أصبحت دولة ذات سيادة ، و لكن بصعوبات كبيرة جداً هناك. |
Ve o kürekler, varsaydığım sınırlarımın ötesine ne çok farklı şekilde geçtiğimin bir sembolü oldular. | TED | و أصبحت ألواح التجديف نوعاً ما رمز للمرات العديدة التى تخطيت فيها ما ظننت أنه أبعد من قدراتى |
Ve en önemlisi yeryüzünün eski uygarlıklarının, karanlık Ve gizemlerle dolu geçmişi. | Open Subtitles | و أصبحت أعظم وأقدم حضارات الأرض أشياء من الظلام و الغموض |
Biliyorum. Kaçtın, direnişe katıldın Ve kahraman oldun. | Open Subtitles | أنا اعلم كل هذا و لقد هربت وألتحقت بالمقاومه السريه و أصبحت بطلا |
Sonra güneş daha da yükseldi Ve sudan yansıyan ışık o kadar keskinleşti ki artık sudan ışık gözlerini aldığından başını çevirerek yol almaya başladı. | Open Subtitles | و أصبحت الشمس أكثر ضياءا " ".. و الوهج على سطح الماء بدا كالزهره النقيه المياه الساكنه عكست ذلك على عينيه .. " " .. |
Ve artık ulusal bir efsane oldum. | Open Subtitles | و أصبحت أسطورة الأمة تمت الأطاحة بالمشتبه به الليلة |
İlk programımızı doktorları Ve polisi şaşkına çeviren... rahatsız edici olayla başlatıyoruz. | Open Subtitles | سنركز فى الجزء الأول من برنامجنا على ظاهره مقلقه برزت هذا الأسبوع و أصبحت بمثابة لغز سواء للأطباء أو لرجال الشرطه |
Şimdiden nefret ediyorum Ve daha bir hafta oldu. | Open Subtitles | لم يمض غير أسبوع فقط و أصبحت أكره هذا المكان أسبوع لعين واحد يا جدتى |
Son zamanlarda garip davrandığımı biliyorum Ve bu sadece sana deli olduğum için Ve korkmuştum Ve aptaldım Ve bir kaç kez daha aptal. | Open Subtitles | أعرف أنني تصرفت بغرابة مؤخرا ً و هذا لأني متيم بكِ و أصبحت غبي و خائف |
Ve şu kaşınma kıçımı parçalıyor. Ve gitgide kötüleşiyor. | Open Subtitles | وهذه الحكة مزقت مؤخرتي و أصبحت تزداد سوءً |