Bu bölgeye bulaşmış fakat burası başlangıç noktası gibi görünmüyor. | Open Subtitles | حسناً، تبدو المنطقة مُلوّثة، لكن لا يبدُ أنّها منبع الإشعاع. |
Bennett sana istediğini verecek gibi görünmüyor. | Open Subtitles | لم يبدُ لي وأن بينيت كان مستعداً لأن يعطيك ما أردتِ |
- İyi bir şey. Mutlu bir yerdeymişsin gibi görünmüyordu. | Open Subtitles | ذلك شيء جيّد، فلمْ يبدُ أنّك كنت في مكان سعيد. |
Evet, taksiye bindim ama şoför ehliyetteki fotoğrafa hiç mi hiç benzemiyordu ben de atlayıp kaçtım. | Open Subtitles | نعم, لقد كنت في تاكسي لكن السائق لم يبدُ على الإطلاق كما في صورة رخصته لذا قفزت خارجاً و هربت |
Söyleyecektim ama hastalandın ve çok da iyi bir zamanmış gibi gelmedi. | Open Subtitles | كنتُ سأخبركَ ولكنّك مرضت ولم يبدُ الوقتُ مناسباً |
Yani adamın geçirdiği şey kalp krizine benzemiyor muydu? | Open Subtitles | إذاً، مهما كان ما أصابه لم يبدُ وكأنه ذبحة قلبية |
Bunun en iyi yanı, konser Kulağa hoş gelmiyorsa, bu onların suçu. | TED | الشيء الجيد في هذا، إذا لم يبدُ الحفل جيدًا، فهو خطؤهم. |
Ama o birisini öldürecek türde birisi gibi hiç görünmedi. | Open Subtitles | لكنّه لم يبدُ من الأشخاص الذين يقتلون أحداً. |
Bu aslında dikenli ascedian denen, yer altında yaşayan denizanası ve hiçbiri daha önce böyle görünmemişti. | TED | إنّه قنديل بحرٍ ساكنٌ في الأعماق، يدعى الكيسي المعنق. ولم يبدُ أحدٌ من جنسه بنفس الشكل من قبل. |
Arabanın port bagajı var gibi görünmüyor. | Open Subtitles | أجل، لكن كيف؟ لا يبدُ وكأنّ هناك رُفّ سقف. |
O yüzden daha kötü bir hal almış gibi görünmüyor. | Open Subtitles | لذا لا يبدُ أنّك جعلت الأمور أسوأ. |
Çekmiş gibi görünmüyor. Bunlar daha çok New York'u çekmiş bir turistin fotoğrafları. | Open Subtitles | لا يبدُ وكأنّها إلتقطت صُورة له، مُعظم هذه ليست إلاّ لقطات سياحيّة لـ(نيويورك). |
Ve çılgın hayatımda ilk kez her şey tamamen darmadağın görünmüyordu. | Open Subtitles | لأوّل مرّة في حياتي الجنونيّة لم يبدُ كلّ شيء تامّ المثاليّة ولا تامّ الفوضى. |
Ama birisinin eve zorla girdiğini duyduğumuzda, pek de endişeli görünmüyordu. | Open Subtitles | لكن، حينما سمعنا أحدهم يقتحم المكان، لم يبدُ قلقاً |
Ve çılgın hayatımda ilk kez her şey tamamen darmadağın görünmüyordu. | Open Subtitles | لأوّل مرّة في حياتي الجنونيّة لم يبدُ كلّ شيء تامّ المثاليّة ولا تامّ الفوضى. |
Geri döndüğümde, oğlum şaşırmışa benzemiyordu, sanki... | Open Subtitles | عندما عُدت، لم يبدُ .. ابني مندهشاً، كأنّه |
Telefonuna benzemiyordu ve ben de ona güvenmiyorum bu yüzden müdahale etmelerini söyledim. | Open Subtitles | لم يبدُ كهاتف، ولا أثق بها، لذا أمرتهم بالهجوم. |
- Çay salonundaki adam sana iyilik borcu olan birine benzemiyordu. | Open Subtitles | الرجل الذي كان في المطعم، لم يبدُ أنّه كان مدينًا لك بصنيع. |
Önemli gelmedi. Kızları onun kaçırmadığı belli. | Open Subtitles | لم يبدُ الأمر مهمّاً، جليّ أنّها لم تختطف الفتاتين |
Tek umursadığı... çakmağıyla ilgili bir eşek şakasıydı. Bana hiç mantıklı gelmedi. | Open Subtitles | كل ما إهتم به كانت خدعة تافه بولاعته لم يبدُ منطقياً |
Bir ilişkiye benzemiyor. | Open Subtitles | لا يبدُ وكأنّها علاقة غراميّة. |
Kulağa hoş geliyor, ama...şaka yapmıyordum. Götüm gerçekten acıdı. | Open Subtitles | يبدُ هذا رائعاً لكني لم أكن أمزح عندما قلت أن مؤخرتي تؤلمني |
Beni üçüncü kez kandırırsan, ikincisi sayılmaz, çünkü, demek istediğim, ölü gibi görünmedi mi? | Open Subtitles | حسنا، المرة الثانية لا تُحسب لأنّه... أقصد، اللعنة، ألم يبدُ ميتا؟ |
Bana o kadar kötü bir iş görünmemişti, anlıyor musunuz? | Open Subtitles | لم يبدُ الأمر سيئاً , أتعرفين ؟ |
Omuriliğini incitmiş gibi gelmiyor. | Open Subtitles | لم يبدُ أنّه كانت لكِ علاقة بأي من هذا |