Bir öğretmen derse asla geç kalmamalı. Yerlerinize oturun. | Open Subtitles | وينبغي على المعلم ان لا يتأخر على الصف اجلسوا على مقاعدكم |
Oğlum Brian her seferinde okula geç kalıyor. | Open Subtitles | إبني براين دائماً ما يتأخر على المدرسةِ. |
kızgın görünüyordu. Tıpkı erkek arkadaşı yemeğe geç geldiğinde annenim kızdığı gibi. | Open Subtitles | نوعاً ما مثلما يحدث عندما صديق أمي العاطفي يتأخر على العشاء |
Amerikan Kültür Ataşesi kendi yemeğinde geç kalamaz. | Open Subtitles | الملحق الثقافي الأمريكي، لا يجب أن يتأخر على عشاء حكومته |
Kısım başkan yardımcısı kiliseye geç kalamaz adamım. | Open Subtitles | نائب الرئيس لا يستطيع أن يتأخر على الإجتماع يارجل |
İkinci olarak, daima işe geç kalıyor. | Open Subtitles | ثانيا، هو دائماً يتأخر على العمل |
Ben birisini öldürdüğümde hiç kimse işine geç kalmaz. | Open Subtitles | عندما أقتل رجل لا أحد يتأخر على عمله |
Doğru tarafı seçmek için çok geç değil! | Open Subtitles | الوقت لمَ يتأخر على إختياركم للجانب الصحيح! |
Babam neden gecikti acaba. Evet.Köfte akşamında eve kim geç kalır ki? | Open Subtitles | -نعم، من يتأخر على ليلة اللحم؟ |
Kendi cenazesine bile geç kalacak. | Open Subtitles | سوف يتأخر على جنازته |
- Ne için geç kalamaz? | Open Subtitles | ـ يتأخر على ماذا؟ |
Lafayette'in yemekleri yapması lazım ama o hep geç gelir zaten. | Open Subtitles | و(لافاييت) من المفترض أن يأتي للطهي، ولكنه يتأخر على الدوام. |
- Kesinlikle geç değil. | Open Subtitles | لم يتأخر على الإطلاق |
Koşuya geç kalacak. | Open Subtitles | سوف يتأخر على الشاحنة |
Ama bunun için geç olmayabilir. | Open Subtitles | ولكن لعله لم يتأخر على ذلك |
Ryan görüşmelere hep geç kalıyor. | Open Subtitles | (رايان) كان دائماً يتأخر على اجتماعاتنا |