Sevgililer sık sık tereddüt ederler, çekingenlikten değil bekleyen mutluluklarını uzatmak için. | Open Subtitles | الأحباء عادةً يترددون, ليس من الحياء. لكن من أجل إطالة سعادة الانتظار. |
Oturma odasının köşesindeki sepet, tabi ki bazılarının kullanım konusunda tereddüt ettiğini söylemem gerek. | TED | هذا الحمام هو عبارة عن سلة في احدى زوايا غرفة المعيشة، و دعوني اخبركم، بعض الناس حقا يترددون في استخدامه |
Aslanların kokusundan hoşlanmazlar, ve saldırmak için hiç tereddüt etmezler. | Open Subtitles | انهم يكرهون رائحة الأسُود وهُم لا يترددون في الهجوم. |
Belki de arayıcılar kendilerinden olan birini avlamakta tereddüt edebilirler. | Open Subtitles | لربما الباحثين يترددون في مطاردة واحد منهم |
Buralarda sadece takılırlar. Git,gel işleri ve Clicas'la aramızdaki bağlantılar. | Open Subtitles | لقد وصلوا لتوهم يترددون هنا لمعرفة الجديد |
Ama tereddüt eden insanı ölüm bekliyor. | Open Subtitles | لكنني هنا لأخبركم أن القدر حليف من لا يترددون |
tereddüt ettiler, iç çektiler, titrediler ve sızlandılar ama son düğme olan 450 volta ilerlediler | Open Subtitles | يترددون ويتنهدون ويرتعشون ويتأوهون ولكنهم يستمرون حتى المفتاح الأخير أربعمئة وخمسون فولتاً |
- Ustalar hamlelerinde hiç tereddüt etmiyor. | Open Subtitles | الأسياد لا يترددون في خطواتهم أبداً. |
Ses çıkarmakta tereddüt etmeyecekler. | Open Subtitles | ولن يترددون في رفع اصواتهم |
Restons'lar, beş yıllık aradan sonra yaşadıkları şehre dönmüşler. Fabrika eski çalışanları, işten sonra barda takılırlar. | Open Subtitles | آل (ريستون) عادو للتوّ بعد غياب 5 سنوات، أولئكَ العمّال يترددون على حانة بعد العمل. |