Akne ve kilo almaya sebep olan gün ışığı eksiliğine bağlı depresyon. | Open Subtitles | الاكنتئاب نتيجة نقص ضوء الشمس يتسبب في حب الشباب وزيادة في الوزن |
Sigaranın, içkinin ve fahişelik yapmanın ölüme sebep olacağını kim düşünebilirdi? | Open Subtitles | من يعتقد أن التدخين والشرب والزنى يمكن أن يتسبب في وفاتك؟ |
Afrika'da pek çok çocuğun yanı sıra, pek çok yetişkinin de ölümüne sebep oluyor. | TED | و هو يتسبب في وفاة كثير من البالغين و كذلك الأطفال في أفريقيا |
"Soruna yol açan şey Bir hayal olsun görünen şey görünmez olsun" | Open Subtitles | السماح للوجوه الاعتراض ولكن أصبح حلم وأنا رأيت يتسبب في ليكون الغيب |
İsterseniz Google'dan bakabilirsiniz, infeksiyon ama boğazın değil üst solunum yolunun ve üst solunum yolunun kapanmasına yol açabilir. | TED | يمكنك بحثها في قوقل, ولكنه التهاب, ليس في الحلق ولكنه في اعلى مجرى الهواء, يمكن أن يتسبب في اغلاق مجرى الهواء. |
maddi zarar verebilir, hatta bazı ölümlere neden olabilir. | TED | من المرجح أيضا أن يتسبب في عدد من الوفيات. |
Bu milisaniye için ya da sizin tepki vermeniz için gereken sürede, siz hala itiyor olacaksınız ve bu dengesiz kuvvet ivmeye sebep olur ve bu da riskli girişime. | TED | إذا في هذا الجزء من الثانية, مع ذا مهما طال بك الوقت لتستجيب , انت مازلت تدفع وهذا التغيير في مقدار القوى يتسبب في حدوث تسارع وهذا هو الإندفاع المفاجئ |
Nükleer enerjili bir uçak gemisinin neredeyse erimesine sebep oluyor, binlerce askerin ve sivili öldürmesinden kısa bir süre önce de durduruluyor. | TED | هذا الهجوم يتسبب في وشوك حاملة الطائرات العاملة بالطاقة النووية على الذوبان والذي توقف بالكاد قبل أن يقتل آلاف من الجنود والمدنيين. |
Peki hayalet uzuv hissine neler sebep oluyor? | TED | إذًا، ما الذي يتسبب في الإحساس بطرف خيالي؟ |
Ama burada birimizin ölümüne sebep olabilir. | Open Subtitles | من الممكن أن يتسبب في قتل أحدنا هل أنا محق؟ |
Bu yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde ilişki sorunlarına sebep olabilir. | Open Subtitles | نتعلم أن هذا يمكن أن يتسبب في مشاكل بالعلاقات في الحياة فيما بعد |
Tamam, belaya sebep olan birini hatırlıyormusunuz ? | Open Subtitles | حسنا، هل تذكرين أي شخص يتسبب في أي مشكلة؟ |
Hayır, öyle yaparsak sadece paniğe sebep oluruz. | Open Subtitles | لا . هذا من شأنه أن يتسبب في حالة من الذعر |
Bu ölçekte bir patlamaya sebep olabilecek kadar büyük olan tek şey başka bir galaksi olmalı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي بإمكانة أن يتسبب في إنفجار بهذه الضخامة هو مجرة أخرى |
Typhon'un yıkıcı kasırgalara da sebep olduğu söylenir. | Open Subtitles | يقال أيضا أن التيفون يتسبب في عواصف مدمرة |
Ancak, Tunus'taki devrimde devrime yol açan yeni medya araçları değildi. Adaletsizlikti. | TED | لكن في الثورة التونسية، الإعلام الجديد لم يتسبب في الثورة، الظلم هو من أحدث الثورة. |
Vücut hücreleri zarar gördüğünde, hasar çevresindeki dokular içine sıvı akmasını sağlayan bir madde yayarlar, bu da şişmeye yol açar. | TED | وعندما تتلف خلايا الجسم، فإنها تفرز مواد كيميائية تجعل السوائل تتسرب إلى الأنسجة المحيطة بها، مما يتسبب في التورّم. |
Bu da ,eğer insanlar uğraşsız borca ve hükümet uyaranına fazla güvenirlerse durgunluğa yol açar. | TED | بقدور ذلك أن يتسبب في كساد اقتصادي إذا اتكل الناس على الاستدانة قليلة الكلفة وعلى تحفيز الحكومة. |
Dramatik ayrılışları o zaman bariz bir etkiye yol açmamış gözükse de orada bulunanların çoğunun ne düşündüğünü tahmin edebiliriz. | Open Subtitles | يبدو أن هذا الإنسحاب الدرامي لم يتسبب في أي رد فعل ملاحظ حينها مع ذلك يمكننا تخيل ما الذي كان يدور في خلد معظم الحضور |
Çok sayıda ev kayıplarına, ayrıca çok sayıda ölüme neden olabilir. | TED | من الممكن أن يتسبب في خسارة الناس لمنازلهم، كما يمكن أن يتسبب في وفات العديد من الأشخاص. |
Çocukları birbirinden ayırıyor olabilir. | TED | قد يتسبب في فصل الأطفال عن بعضهم البعض. |