| böylece diğer çiftliklerde ezilen yoldaşlarımız zincirlerini kıracaklar ve hayvanların devrimine katılacaklar. | Open Subtitles | لكي يتسنى للحيوانات المضطهدة في المزارع الاخرى كسر قيودهم والالتحاق بثورة الحيوانات |
| Birbirimizi görmeye çalışmak zorunda kalacağız ve böylece birbirimizi göreceğiz. | Open Subtitles | يجب أن نحاول رؤية بعضنا البعض عندما يتسنى لنا الفرصة. |
| Gideceğiz, milyardere imzalatacağız ve Sam herhangi bir şeyi talan etme şansı bulamadan seni evine bıkaracağım. | Open Subtitles | سنذهب.. ونوقع مع العميله البليونيره وسأوصلكِ للمنزل قبل أن يتسنى |
| En kötüsü, dergiyi almak için hiç şansım olmadı. | Open Subtitles | أسوأ ما فى الأمر أنه لم يتسنى لى أن أحضر المجله |
| Beraber vakit geçirmek ne kadar da güzel, değil mi. | Open Subtitles | من الرائع جداً أن يتسنى لنا قضاء هذا الوقت سوية، |
| Henüz, yeni kız arkadaşınla dans etme fırsatım olmadı. - Şey... | Open Subtitles | لم يتسنى لي الحديث مع حبيبتك الجديدة بَعد |
| Burada henüz kimsenin ölmeye vakti olmadı. Hiç mezar olmadığını görebilirsin. | Open Subtitles | لم يتسنى لأحد الموت هنا بعد كما ترى لا مقبرة هنا |
| Bugün buraya gelmek, böylece Tozlu bir Noel deneyim olabilir | Open Subtitles | ان آتي اليوم حتى يتسنى لداستي ان يجرب عيد الميلاد |
| Birbirimizi görmeye çalışmak zorunda kalacağız ve böylece birbirimizi göreceğiz. | Open Subtitles | يجب أن نحاول رؤية بعضنا البعض عندما يتسنى لنا الفرصة. |
| Ağabeyi korktu ve iş yerini satmak istedi, böylece kardeşinden kaçabilecekti? | Open Subtitles | خاف فأراد بيع مكان العمل لكي يتسنى له الهروب من شقيقته؟ |
| Yaklaşan biz cenaze bekledi, böylece kurbanların cesetlerini tabutların içine koyabilecekti. | Open Subtitles | انتظر حدوث جنازة اخرى لكي يتسنى له وضع الجثتين في التوابيت |
| Bunu söyleyecek şansı bulamamış olması çok kötü. | Open Subtitles | من المحزن إنها لم يتسنى لها الفرصة لقول ذلك لك. |
| Sadece bazı mimarların dans etme şansı bulacağı bir hanımefendi o. | Open Subtitles | فهي سيدةٌ لا يتسنى إلا لقلةٍ من المهندسين بالرقص معها |
| Bir fikrim var. İnsanlar artık birbirlerini keşfetme şansı bulamıyor. | Open Subtitles | لدي نظرية تقول بأنه لم يعد يتسنى للناس أن يكتشفوا أموراً عن بعضهم |
| Henüz onunla konuşma şansım olmadı ama konuşacağım. | Open Subtitles | لم يتسنى لي الفرصة بالتحدث معه لكني متأكد من أني سأفعل في وقتٌ لاحق |
| Ama kendimi açıklamaya şansım olmadı. | Open Subtitles | ولكن أنا لم يتسنى لي الوقت لأشرح لك أسبابي |
| Bana gönderilen okul kurallarını okuma şansım pek olmadı | Open Subtitles | لم يتسنى لي قرائة كتيب المدرسة الذي ارسلته لي |
| Sağ ol. Keşke daha çok vakit ayırabilsem. | Open Subtitles | شكراً، أتمنى لو يتسنى لدى وقت أطول كى أكمله. |
| Her hafta buluşup geç saatlere kadar vakit geçiriyoruz, abur cubur yiyip annenin izlemene hayatta izin vermeyeceği filmleri izliyoruz. | Open Subtitles | تعرف, كل أسبوعين, يتسنى لنا أن نتأخر في السهر, نأكل طعاما رخيص, و |
| Tamam, evet, ayrı odalarda, onlarla konuşma fırsatım olana kadar. | Open Subtitles | حسنا, نعم, غرفتان منفصلتان حتى يتسنى لي أن أتحدث مع كل منهما |
| Dinle, beni hemen gözaltına alırlarsa, kızlarla konuşma fırsatım olmayacak. | Open Subtitles | اسمعي.ان أخذوني الان للحجز لن يتسنى لي الحديث للفتيات |
| Galiba sen takıma girdiğinden beri bir merhabalaşma fırsatımız olmadı. | Open Subtitles | أشعر أنه لم يتسنى لنا أن نحيي بعضنا منذ عُدت |