Son olarak, Aydınlanma insan doğasına aykırı mı? | TED | أخيرا، هل التنوير يتعارض مع الطبيعة البشرية؟ |
Bay Gladstone'a aldığınız talimatlara aykırı hareket ettiklerinizi bana göre, çatıştıklarınızı bildireceğim. | Open Subtitles | على الاطلاق سيدى ، اننى هنا لأبلغ مستر جلادستون عن كل شئ تقوم به هذا فى اعتقادى يتعارض مع تعليماتك |
Tabii, delil zinciri konusunda polis kural ve uygulamalarına ters düşmesinden ve ağır şekilde profesyonellik dışı olmasından başka. | Open Subtitles | ما عدا أنه يتعارض مع قواعد وممارسات الشرطة القياسية يما يتعلّق بالأدلّة، بالإضافة إلى أنّ هذا غير مهنيّ بالمرّة؟ |
Bunun dışındaki her şey bizim değerlerimize ters düşerdi. Çıkarlarımıza ters düşerdi. Temsil ettiğimiz insanların isteklerine ters düşerdi. | TED | أي شيء يتعارض مع قيمنا، سيتعارض مع تطلعات الشعب يتعارض مع اهتماماتنا |
Ne yaparsan yap nikâh büyük bir davayla çakışıyor diye gizlice evlenmeyi teklif etme. | Open Subtitles | إيّاك واقتراح الفرار للزواج سرّاً لأنّ الزفاف يتعارض مع قضيّة كبرى مقبلة |
Sanırım Muhasebe Kulübü Glee'yle çakışıyor. | Open Subtitles | أعتقد بأن نادي المحاسبه يتعارض مع نادي جلي |
Felç ayrıca bedenin bizi canlı saklamak için tasarlanmış iç sistemlerine müdahele ediyor. | TED | إنّ الشلل يتعارض مع أنظمة الجسم الداخليّة، والتي صُممت لتُبقينا على قيد الحياة. |
Bazı küçük detaylarında, açık bir şekilde görebiliriz ki patent yasaları kendi maksadıyla çelişiyor yararlı sanatların ilerlemesini teşvik etmek. | TED | إنها الأجزاء الصغيرة منه، وفي هذه التفاصيل الصغيرة يمكن أن نرى بوضوح قانون البراءات يتعارض مع مقصده: لتعزيز تقدم الفنون المفيدة. |
Şirket politikasına aykırı olsa da senin kökünü kazıyacağım. | Open Subtitles | يجب ان اجد لك حل جزرى حتى لو كان هذا يتعارض مع القواعد |
Şu sevgilin ve eski sevgilinin arkadaş olmaları bence bu işin doğasına aykırı. | Open Subtitles | الصديقة والصديقة السابقة كصديقين؟ أظن أنه يتعارض مع الطبيعة |
Acı çeken insanları sadece izleyebiliyor ki bu durum yeminine aykırı. | Open Subtitles | فلقد كانت تشاهد معاناة كل هؤلاء الناس و الذي يتعارض مع ما أقسمت من أجله |
Ama asil varsayımlara ve boş jestlere dayanan ve özünde sembolik bir organizasyon olan gerçek Birleşmiş Milletler'e aykırı bir seçim. | Open Subtitles | و هذا يتعارض مع ما تمثله الأمم المتحدة نفسها منظمة رمزيه أساساً تأسست على مبادئ رفيعة |
Çocuklarını kaybetmenin bir şeylerin doğasına aykırı olduğunu söyledin. | Open Subtitles | : لقد قلتي فقدان ابن يتعارض مع النظام الطبيعي للأمور |
Mahkum değiştokuşu politikasına tamamen ters. | Open Subtitles | جنرال , هذا يتعارض مع السياسات الرسمية لتبادل السجناء |
Ki bu, onun asla uyumayacağına dair olan teorime ters. | Open Subtitles | والذي يتعارض مع نظريتي بأنها لن تفعل ذلك |
Bak,... biliyorum varlığınızın son zerresine kadar size ters bir şey ama,lütfen... kan dökmemeyi deneyin? | Open Subtitles | أعرف أن هذا يتعارض مع كل ذرة من كيانك، ولكن هل يمكن أن يرجى محاولة لتجنب إراقة الدماء؟ |
Uzayda olacağım tarih kızınızla evleneceğim tarihle çakışıyor. | Open Subtitles | ...إذن الموعد سوف يتعارض مع زواجي من إبنتك |
Ama bu cinayetin vahşetiyle çakışıyor. | Open Subtitles | و لكن .. هذا يتعارض مع وحشية القتل |
- ... şeyle çakışıyor... | Open Subtitles | ... إنه يتعارض مع سمعتك ؟ |
Eğer bu bir okyanus gezegeniyse ve biz sadece küçük bir azınlıksak bu insanoğlunun düşündüğü bir çok şeye müdahele ediyor. | TED | اذا كان هذا كوكب محيط ولدينا فقط أقلية صغيرة من هذا الكوكب، انه فقط يتعارض مع الكثير من ما تعتقده الانسانية. |
Gerçi bu yasa 1990 yılındaki Devlet, Eichman duruşmasında ortaya çıkan birinci anayasa değişiklikleri konuşma özgürlüğü yasasıyla çelişiyor. | Open Subtitles | و على الرغم من تطبيق القانون يتعارض مع الحق الأول لحريّة التعبير على النحو المنصوص به عام 1990 في القضية لدى المحكمة العليا |