Senin durumundaki bir adamın kasten ona borç verenleri kızdıracağını sanmam. | Open Subtitles | أنا واثق أن رجلاً فى مركزك لا يتعمد ان يعادى دائنيه |
Bu adam kasten Latin topluluğunu kışkırtıyor. | Open Subtitles | هذا الرجل يتعمد إثارة الجالية الأمريكية اللاتينية |
Yüzünü kameradan kasten saklıyor ama bu kadınla birlikte olduğu kesin. | Open Subtitles | أنهُ يتعمد أخفاءَ وجههِ من الكاميرا لكن من المؤكد أنهُ مرتبطٌ بعلاقة مع تلك المرأة |
Ya birisi bilerek işi geciktiriyorsa? | Open Subtitles | ماذا لو كان أحدهم يتعمد المماطلة؟ |
Aptal değilim. Tom'un bana bilerek kaybettiğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا لست أبلهاً، أعرف أن (توم) كان يتعمد الخسارة |
kasıtlı olarak... kameradan uzağa bakıyormuş gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنه يتعمد أن ينظر بعيداً عن الكاميرا |
Tecrübelerinize göre, Yüzbaşı, katiller kasten cinayet gerekçelerini belli edici ip uçları bırakırlar mı? | Open Subtitles | بخبرتك يا سيدى... . هل يتعمد القتلة دائماً ترك إشارات لدوافعهم؟ |
bir uzman gözüyle... kasten benim davamın ritmini bozmaya çalışıyor. | Open Subtitles | انه يتعمد محاولة تدمير نمط قضيتي |
Sevtap. Kim kızının iş yerine onu karalamak için kasten gelir ki? | Open Subtitles | من يتعمد إظهار ابنته بشكل سيئ بالعمل؟ |
Latimer kasten gelişigüzel davranıyor. | Open Subtitles | -لو لم يتعمد لاتيمار أن يؤدي بصورة سيئة |
Kendi kardeşim beni incitmek için kasten bana tuzak kurdu. | Open Subtitles | يتعمد أخي أن يجرحني عمداً |
Evliliğini kasten mi baltaladı? Hayır, hayır. | Open Subtitles | هل كان يتعمد تخريبَ زواجَه؟ |
Her şeyi eski haline getirmeme kasten engel oluyor. | Open Subtitles | -إنه يتعمد منعيّ من إعادة الأمور لطبيعتها . |
Evet ama o yanlışlıkla yaptı, sen bilerek yaptın. | Open Subtitles | ولكنه لم يتعمد ذلك بخلافك |
Bir dakika. Sanırım bunu bilerek yapıyor. | Open Subtitles | إنظر، يبدو أنه يتعمد فعل هذا |
Beni bilerek vurmadı. | Open Subtitles | لم يتعمد إطلاق النار علي |
Bunu bilerek mi yapıyor? | Open Subtitles | هل يتعمد فعل ذلك؟ |
Hayır, asla bilerek yapmaz. | Open Subtitles | لا. لا. يستحيل أن يتعمد ذلك. |
Sanki kasıtlı olarak saçma sapan şeyler yapıyor, dikkatimizi çekmeye çalışıyor. | Open Subtitles | كما لو أنه يتعمد أن يكون سخيفا محاولا جذب اهتمامنا |
Bilirsin, sağa sola yalpalıyordu. kasıtlı bir olaydı. | Open Subtitles | لا، لا، لا لقد كان يتعمد ذلك |
Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama Ray beni kasıtlı bir şekilde sabote ediyor olabilir. | Open Subtitles | يا للقرف! لم أتصور قولها يوماً، لكن أظن أن (راي) يتعمد تحطيمي |