Elbette onu bulacağız. Nereye bakmamız gerektiğini biliyoruz. Sadece oraya gitmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | سنجده بالطبع، نعلم أين يتعيّن علينا البحث، يتعيّن أن نذهب لهناك فحسب. |
Ne yapmam gerektiğini biliyorum. İçinde büyülerim olan çantamı getirin. Hemen! | Open Subtitles | أعلم ما يتعيّن أن أفعله، أحضر حقيبتي، أريد رزمة التعاويذ، فورًا. |
Bizden önce gelenlerin çoktan bunları toplamış olması gerekirdi. | Open Subtitles | اللّاعبون الذين جاءوا قبلنا يتعيّن أن يكونوا جمعوهم بالفعل. |
Demek oluyor ki ülke çapında dolaşıp beş milyon yurttaşa saldırmaları gerekir. | Open Subtitles | هكذا يتعيّن أن يجوبوا الدولة بأسرها لكيّ يهاجموا الـ 5 ملايين مواطن. |
Çoğu zaman yapman gerekeni yapıyorsun veya başkalarının yapmanı istediği şeyi. | Open Subtitles | يتعيّن أن تقومي بما عليك في أوقات كثيرة أو أن تقومي بما يريدك الآخرين أن تفعليه، تفهمين؟ |
Onu yapmaman gerekiyordu. Hatta onun üstüne çıkmana bile gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يتعيّن أن تنزلق إطلاقًا، لم يتعيّن أن تصعد تلك الطاولة. |
Sorumluluğu üstlenip geride kalman gerekmez mi? | Open Subtitles | ألا يتعيّن أن تتحمّل مسؤولية ذلك الاخفاق وتُصفّد أنتَ؟ |
Şu anda çatılarda koşuyor olman gerekmiyor muydu? | Open Subtitles | أما يتعيّن أن تتنقلي بين الأسطح بحلول الآن؟ |
Burada olmamalıydık. Buraya hiç gelmemeliydik. | Open Subtitles | لم يتعيّن أن نأتِ إلى هنا، لم يتعيّن أن نأتِ إلى هنا قطّ. |
Bunu giymen gerekiyor zira senin uzay ve zaman katmanları içinden kelimenin tam anlamıyla süzülerek bankana gitmene olanak verecek. 8.mıntıka mıydı o? | Open Subtitles | يتعيّن أن تتقلّدها، لأنّها ستخوّلك عبور الفراغ والزمن إلى مصرفك خلال ثمانية ثوانٍ؟ |
Ben de ona, evde, ailemin yanında olmam gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | لكنّي أخبرته أنّي يتعيّن أن أكون في البيت من أجل أسرتي. |
İyi bir lider, savaşı ertelemesi gerektiğini bilmelidir. | Open Subtitles | القائد البارع يعلم متى يتعيّن أن يؤجّل قتاله ليوم آخر. |
İnan bana zamanı geldiğinde nasıl yapman gerektiğini hissedeceksin. | Open Subtitles | ثقي بي، حين تلدين سوف تعلمين تمامًا ما يتعيّن أن تفعليه. |
Kusura bakma... Muhtemelen bu konuyu seninle konuşmamam gerekirdi. | Open Subtitles | لعلّي لا يتعيّن أن أتحدّث معك في هذا الشأن. |
Hâlâ diğer taraftaysak en azından yaşayan insanları görebilmemiz gerekirdi. | Open Subtitles | طالما ما نزال بالجانب الآخر، فأقلّها يتعيّن أن نتمكّن من رؤية الأحياء. |
Büyülü kalem yeterli olmaz. Halihazırda bir dâhi olması gerekirdi. | Open Subtitles | إلّا أن القلم السحريّ غير كافٍ، كان يتعيّن أن يكون عبقريًّا بالمقام الأول. |
Ödülü kazanmış olması harika bir şey. Çünkü o ödülü almak için genelde çocukların hoşuna gidecek cinsten bir şey yapman gerekir. | Open Subtitles | من المذهل أنّه فاز، إذ عادة يتعيّن أن يفعل أموراً طفولية ليربح الجائزة. |
Takım üyelerinin birbirine kızmaması gerekir. | Open Subtitles | لا يتعيّن أن يصرخ أفراد العصابة في وجه عضهم بعضًا. |
Neden yapılması gerekeni kimse göremiyor? | Open Subtitles | لمَ لا يفعل أيّ أحد ما يتعيّن أن يتم؟ |
Şu anda yapmam gerekeni yapmalıyım. | Open Subtitles | "هذا ما يتعيّن أن أفعله حاليًا" |
Bundan nefret ediyorum. Yapmak istemiyorum ama kardeşinin vampir olmaması gerekiyordu ve bizim ona yardım etmemiz gerek. | Open Subtitles | أمقت هذا وأرفضه، لكن لم يتعيّن أن تبيت أختك مصّاصة دماء، يجب أن نساعدها |
Cadıyı mahzene götürüyor olman gerekiyordu. | Open Subtitles | يتعيّن أن تكوني بصحبة الساحرة إلى القبو. |
Yaptığın şeyi kimsenin bilmesi gerekmez. Ben kimseye söylemem. | Open Subtitles | لا يتعيّن أن يعلم أحد بما فعلتِ لن أخبر أحدًا |
Dediğini yapmamız gerekmiyor mu? | Open Subtitles | يا رفاق، ألا يتعيّن أن ننفّذ ما يقول؟ |
Burada olmamalıydık. Buraya hiç gelmemeliydik. | Open Subtitles | لم يتعيّن أن نأتِ إلى هنا، لم يتعيّن أن نأتِ إلى هنا قطّ. |
Bunu giymen gerekiyor zira senin uzay ve zaman katmanları içinden kelimenin tam anlamıyla süzülerek bankana gitmene olanak verecek. 8.mıntıka mıydı o? | Open Subtitles | يتعيّن أن تتقلّدها، لأنّها ستخوّلك عبور الفراغ والزمن إلى مصرفك خلال ثمانية ثوانٍ؟ |