Ona karşı fiziksel hislerim yok. Bunu anlıyor. | Open Subtitles | ليس لديّ مشاعر جسدية تجاهه هو يتفهّم ذلك |
Bence babanın sana söylemek istediği şey senin ne kadar kötü bir gün geçirdiğini anlıyor. | Open Subtitles | أوليفر، ما يحاول أبوك إخبارك به هو أنّه يتفهّم أنّ يومك كان سيئاً |
Herkes anlıyor. Sık sık dışarı erzak aramaya çıkmayalım diye bize yiyecek yetiştirmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | الكل يتفهّم بأنك تحصل على الطعام حتى لا نحتاح إلى جولات خارجية |
Eğer insan davranışını anlayan bir şey yapmak istiyorsan onun en azından bir insan kadar zeki olması gerekir. | Open Subtitles | إن أردتَ فعل شيء يتفهّم السّلوك البشريّ يجب أن يكون على الأقل على قدر ذكاء الإنسان. |
Paraya ihtiyacım vardı sadece. Bir milyarderin anlamayacağından emin olduğum bir şey. | Open Subtitles | احتجت للمال فحسب , أوقن أنّ بليونيرًا مثلك لن يتفهّم ذلك |
Demek Yale'ye değil , ama , hey , babam anlıyor ve Amanda da rağızı . | Open Subtitles | " أعني، إنها ليست " يايل ولكن أبي يتفهّم |
En önemlisi de, Tanrı anlıyor. | Open Subtitles | والأهمّ، الرّب يتفهّم الأمر. |
- Bugün biliyorum ki babam beni anlıyor. | Open Subtitles | عرفتُ اليوم أنّ أبي يتفهّم |
Kendisi buranın Mousavi'nin istediği gibi yozlaşmış ve batılaşmış bir çevre değil İslam devleti olduğunu anlıyor. | Open Subtitles | إنهُ يتفهّم أنها دولةٌ إسلامية وليست بيئةٌ غربية فاسدة كما يريدها (موسوي) |
Benim başbakanım bunu anlıyor. Beşar El-Esad bunu anlıyor. | Open Subtitles | مسؤولي الأول يتفهّم هذا (بشار الأسد) يتفهّم |
Bunu anlıyor. | Open Subtitles | هو يتفهّم ذلك |
Bu belirsiz dönemlerde çektiklerinizi anlayan biri olmasını istemez miydiniz? | Open Subtitles | في مثل هذا الوقت، ألا ترغبون بأن تعرفوا بأنّ هنالك من يتفهّم همومنا ؟ |
Meseleyi anlayan biri izlesin beni. | Open Subtitles | أحتاج لشخص يراقبني يتفهّم الذي أمرّ به |
Paraya ihtiyacım vardı sadece. Bir milyarderin anlamayacağından emin olduğum bir şey. | Open Subtitles | احتجت للمال فحسب، أوقن أنّ بليونيرًا مثلك لن يتفهّم ذلك. |